Ahmet Kaya biyografi.
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Ahmet Kaya biyografi.
Ahmet KAYA
Ahmet Kaya (Malatya, 28 Ekim 1957 - Paris, 16 Kasım 2000) Türkiye, 1980 ve 1990'larda çıkardığı albümler ve verdiği konserlerle popüler olmuş, eserlerinin etkisi günümüzde de devam eden özgün (protest) müzik sanatçısıdır.
Hayatı
5 çocuklu bir Kürt işçi ailesinin en küçük üyesi olan Ahmet Kaya ilkokulu Malatya'da okudu ve müzikle ilk defa 9 yaşlarında tanıştı. Boş zamanlarında müzikle ilgilenen Ahmet Kaya, ailesinin İstanbul'a göç etmesiyle ortaöğretimden sonra bu işi profesyonelliğe dökmeye karar verdi. Uzun uğraşlar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünün sansürden geçmesinin gazetelere yansıması, eserin duyulmasını sağladı; bu onun için iyi bir fırsattı ve ilk albümünde büyük bir beğeni topladı.
İlk büyük patlaması ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986'da piyasaya çıkan Şafak Türküsü oldu. Bu albümde aranjör Oğuz Abadan'la çalıştı.
1990'lara değin özgün çizgisinden ayrılmadı ve başı sürekli derde girdi. 1990'larda da çizgisini korumaya gayret etse de, albümlerinde piyasaya yönelik çalışmalara da yer verdi. Her albümü ayrı bir patlama yapmış, özellikle Şarkılarım Dağlara albümü basılan 2.800.000 bandrolle rekor kırmıştır. 1990'ların sonuna değin çıkardığı albümler hep listebaşı oldu. 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği ödül töreninde yeni albümüne Kürtçe şarkı koyduğunu açıkladı, bu şarkıya çekeceği klip için bir kanal aradığını söyledi. Kaya'nın "Kürtler'i tanımayanların kafasından inmeyeceğim. Ayrıca bu ödülü insan hakları adına, cumartesi anneleri adına alıyorum" sözleri üzerine törene davetli bulunanların verdiği tepki üzerine, ödül törenini terk etmek zorunda kaldı. Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet gazetesinde yayınlanması üzerine " PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı. Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı, ancak yurtdışında olduğundan hapse girmedi. Bu arada Ordu Valiliği Kaya'nın kasetlerinin kentte satılmasını ve bulundurulmasını yasakladı.
Almanya'da PKK yanlıları tarafından düzenlenen konserde ‘‘Arabamı o şerefsizlerin memleketinde bıraktım’’ dediği iddia edildiği için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı. Yine Almanya'da 1999 yılında Münih şehrinde 'Barış, Demokrasi ve Özgürlük Festivali' adı altındaki organizasyonda Ahmet Kaya verdiği konserde 'Kürdüz Ölene Kadar' adlı şarkının 'Vallahi biz dostu özledik' kısmını değiştirip 'Vallahi Apo'yu özledik' şeklinde söylemiştir. PKK'nın yayın organı MED-TV'nin açılışında verdiği konserde yaptığı açıklamada hakkındaki iddiaları "Ülkeyi bölmek için değil, birleştirmek için vardık. Bunu anlamakta güçlük çektiler. Benim ülkede yaşayan 64 milyon insana şerefsiz dediğimi söylediler. Ben hiçbir halka, halklara asla şerefsiz lafını kullanmadım. Ben "Kürt kimliğimden dolayi", beni ve ailemi linç etmek isteyen namussuzlara ve haysiyetsizlere burda birkez daha "serefsiz" diyorum. Burda hiçbir zaman Ahmet Kaya 64 milyon insana şerefsiz dediği gibi separatif laflarla benim etrafımda toplamaya ve yıllandandır dostluk ettigim Türk halkını bana düşman etmeye çalışıyorlar, Türk halkını bana değil Türk halkını Kürtlere düşman etmek istiyorlar. Ben onların, o medyaların o üzerimde oynadıkları oyunların farkındayım bunlar soğuk savaş stratejileri. Onların o kirli savaş strajilerini bozarım, daha öncede bozdum, gene bozarım yine de bozacağım." diyerek yalanladı. Ahmet Kaya, 2000 yılında Paris'te bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti..
Ölümünden sonra , 2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği Dinle Sevgili Ülkem isimli bir albüm yapılmış , Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde duyurduğu Kürtçe Karwan (Kervan) parçasının ve klibinin de bulunduğu Hoşçakalın Gözüm(2001), Biraz da Sen Ağla (Aralık 2003) ve Kalsın Benim Davam (Aralık 2005) ve Gözlerim Bin Yaşında (Aralık 2006) adlarında dört albümü daha yayınlanmıştır..
Ve Sürgün Hayatı Yaşadığı Paristeki Konuşması..
Ben Altı yaşındayken başladım, yani babamın bana Altı yaşındayken bir bağlama almasıyla başladı, aslında problem esas ordan başladı, belkide bu konuda en fazla suçlu babamdı. yani iyi şarkı söyleyen çocukken iyi şarkı söyleyen insandım ama pek fazla iyi kafa tutan bir insan değildim açıkçası.
Kimlik sorunu yalnızca insanın milliyeti yada milleti ile ilgili değildir, yani kişilik sorunu ilk önce insanın ben varmıyım yokmuyum diye başlar. Yani hayatın içinde varsanız hayat için birşey yapıyorsanız bunun çok ağır bedelleri vardır, bu benim içinde geçerli işte bu ülkenin yöneticileri içinde geçerlidir, bakkalı için’de yani eczacısı içinde geçerlidir, ama sanatçı halkın sesi halkın gözüdür yani çağın tanığıdır, ve çağın bire bir tanığıdır yani bütün cinayetlerin tanığıdır görür ve anlatır, halk görür anlatamaz halk susar. Sanatçının işi gördüğünü anlatmaktır korkmadan anlatmaktır yiğitçe anlatmaktır.
Ben o zaman aslında önemli bir şeyler açıklamak adına değil yani bir Kürt asıllı bir insan olarak bir kaset yaptığımı ve bir tek Kürtçe kaset yaptığımı değil, bir kaset yaptığımı ve Kürtçe bir şarkı söylediğimi, çok iyi bir niyetle söyledim, orda yani ben bu kadar tepkinin geleceğini aslında bilmiyordum tahmin bile etmiyordum.
Ve, Kürtler Ve Türkler 1500 senedir binlerce yıldan beri birlikte yaşayan bu halkın gerçekten kardeş olduğuna inanıyorum, yani bunu böyle istediğim için, Kürt asıllı olduğum için, böyle bir şarkıyı söylemek istediğim için yaptım. Yani işte madem sen işte Kürtçe bilmiyorsun bu Kürtçe’yi nasıl söyleyeceksin diye sordular? Yani bunun cevaı çok kolay, Türkiye’de bugün Portekizce İspanyolca İngilizce Şarkıcılar nasıl söylüyorsa bende böyle söyleyeceğim yani.
Ben her yerde şunu söylüyorum; ben yaşamın hiç bir döneminde hiç bir aşamasında, orda büyüdüğüm orda yerleştiğim orda yediğim orda içtiğim, birlikte hayatı paylaştığım insanlara şerefsiz demedim, ve bunu demeyecek kadar koskocaman dev asa bir yüreğimin olduğunuda herkes çok iyi bilir.
Hiçbir yanlış adım atmamış bir Ahmet Kaya’nın yanlızca Kürdüm dediği için başına bu kadar felaketlerin gelmesi doğalmıydı!
Beni Annemden
Beni Kardeşlerimden
Beni Ailemden
Beni Ülkemden
Beni Dostlarımdan
Beni Çocuklarımdan
Beni Eşimden
Ve en yakınımdaki insanlardan ayırmak için bir sebepmiydi gerçekten bu! Onları vicdanlarıyla ve yürekleriyle baş başa bırakıyorum.
o kadar kenar mahalle, şehrin varoşlarından şehrin damarlarından çıkıp Istanbul şehrinin Bizans’ın ortasına gelen bir Ahmet Kaya olarak bugün böyle bu tür sürgün işlerinde yaşamayı hazmedemiyorum açıkçası.
Ya intikamcı duygulardan arınmış ve gerçekten Türkiye’de iç barış isteyen, artık insanların kıçının dibinde yani bombaların patlamasını istemeyen, artık turistlerin rahatlıkla gittiği, insanların artık ben köyüme gidip köyümün çeşmesinden bir bardak su içmek istiyorum, oraya gitmek istiyorum diyen insanı rahatlıkla bugün gidebileceği bir Türkiye yaratmak için kolları bir kere sıvadım.
Doğru, Namuslu Bir İnsan Olarak yaşamanın tek bir koşulu tek bir şartı vardır;
Hiç bir zaman, Sanat, Şöhret, Para, Pul, Ar, Namus, Herşey ama Herşey İnsanın Kültürel anlamdaki Siyasal anlamdaki Ulusal Anlamdaki Kişiliğinden çok daha önemli DEĞİLDİR..
Daha önce söylediğim bir şey vardı, yani meraklısına duyurulur; Benim kefenim arka cebimde duruyor, hiç sırtımıda duvarlara yaslamadan dolaşıyorum, sırtım açık, bir şarkıda söylediğim gibi Beni Bir Çocuk Bile Vurabilir, boynuna bakıldığı an ensesi görünecek kadar şeffaf bir insanım…
Ahmet KAYA..
Ahmet Kaya (Malatya, 28 Ekim 1957 - Paris, 16 Kasım 2000) Türkiye, 1980 ve 1990'larda çıkardığı albümler ve verdiği konserlerle popüler olmuş, eserlerinin etkisi günümüzde de devam eden özgün (protest) müzik sanatçısıdır.
Hayatı
5 çocuklu bir Kürt işçi ailesinin en küçük üyesi olan Ahmet Kaya ilkokulu Malatya'da okudu ve müzikle ilk defa 9 yaşlarında tanıştı. Boş zamanlarında müzikle ilgilenen Ahmet Kaya, ailesinin İstanbul'a göç etmesiyle ortaöğretimden sonra bu işi profesyonelliğe dökmeye karar verdi. Uzun uğraşlar sonucu çıkardığı Ağlama Bebeğim albümünün sansürden geçmesinin gazetelere yansıması, eserin duyulmasını sağladı; bu onun için iyi bir fırsattı ve ilk albümünde büyük bir beğeni topladı.
İlk büyük patlaması ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan albüm, 1985 yılında yapılıp 1986'da piyasaya çıkan Şafak Türküsü oldu. Bu albümde aranjör Oğuz Abadan'la çalıştı.
1990'lara değin özgün çizgisinden ayrılmadı ve başı sürekli derde girdi. 1990'larda da çizgisini korumaya gayret etse de, albümlerinde piyasaya yönelik çalışmalara da yer verdi. Her albümü ayrı bir patlama yapmış, özellikle Şarkılarım Dağlara albümü basılan 2.800.000 bandrolle rekor kırmıştır. 1990'ların sonuna değin çıkardığı albümler hep listebaşı oldu. 10 Şubat 1999'da Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği ödül töreninde yeni albümüne Kürtçe şarkı koyduğunu açıkladı, bu şarkıya çekeceği klip için bir kanal aradığını söyledi. Kaya'nın "Kürtler'i tanımayanların kafasından inmeyeceğim. Ayrıca bu ödülü insan hakları adına, cumartesi anneleri adına alıyorum" sözleri üzerine törene davetli bulunanların verdiği tepki üzerine, ödül törenini terk etmek zorunda kaldı. Bu olayın hemen sonrasında Ahmet Kaya'nın 1993 yılında Berlin'de Kürt İşadamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet gazetesinde yayınlanması üzerine " PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı. Haziran 1999'da Türkiye'den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı, ancak yurtdışında olduğundan hapse girmedi. Bu arada Ordu Valiliği Kaya'nın kasetlerinin kentte satılmasını ve bulundurulmasını yasakladı.
Almanya'da PKK yanlıları tarafından düzenlenen konserde ‘‘Arabamı o şerefsizlerin memleketinde bıraktım’’ dediği iddia edildiği için hakkında DGM tarafından bir kez daha soruşturma başlatıldı. Yine Almanya'da 1999 yılında Münih şehrinde 'Barış, Demokrasi ve Özgürlük Festivali' adı altındaki organizasyonda Ahmet Kaya verdiği konserde 'Kürdüz Ölene Kadar' adlı şarkının 'Vallahi biz dostu özledik' kısmını değiştirip 'Vallahi Apo'yu özledik' şeklinde söylemiştir. PKK'nın yayın organı MED-TV'nin açılışında verdiği konserde yaptığı açıklamada hakkındaki iddiaları "Ülkeyi bölmek için değil, birleştirmek için vardık. Bunu anlamakta güçlük çektiler. Benim ülkede yaşayan 64 milyon insana şerefsiz dediğimi söylediler. Ben hiçbir halka, halklara asla şerefsiz lafını kullanmadım. Ben "Kürt kimliğimden dolayi", beni ve ailemi linç etmek isteyen namussuzlara ve haysiyetsizlere burda birkez daha "serefsiz" diyorum. Burda hiçbir zaman Ahmet Kaya 64 milyon insana şerefsiz dediği gibi separatif laflarla benim etrafımda toplamaya ve yıllandandır dostluk ettigim Türk halkını bana düşman etmeye çalışıyorlar, Türk halkını bana değil Türk halkını Kürtlere düşman etmek istiyorlar. Ben onların, o medyaların o üzerimde oynadıkları oyunların farkındayım bunlar soğuk savaş stratejileri. Onların o kirli savaş strajilerini bozarım, daha öncede bozdum, gene bozarım yine de bozacağım." diyerek yalanladı. Ahmet Kaya, 2000 yılında Paris'te bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetti..
Ölümünden sonra , 2002 yılında Ahmet Kaya'nın şarkılarını 20 ünlü sanatçının söylediği Dinle Sevgili Ülkem isimli bir albüm yapılmış , Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde duyurduğu Kürtçe Karwan (Kervan) parçasının ve klibinin de bulunduğu Hoşçakalın Gözüm(2001), Biraz da Sen Ağla (Aralık 2003) ve Kalsın Benim Davam (Aralık 2005) ve Gözlerim Bin Yaşında (Aralık 2006) adlarında dört albümü daha yayınlanmıştır..
Ve Sürgün Hayatı Yaşadığı Paristeki Konuşması..
Ben Altı yaşındayken başladım, yani babamın bana Altı yaşındayken bir bağlama almasıyla başladı, aslında problem esas ordan başladı, belkide bu konuda en fazla suçlu babamdı. yani iyi şarkı söyleyen çocukken iyi şarkı söyleyen insandım ama pek fazla iyi kafa tutan bir insan değildim açıkçası.
Kimlik sorunu yalnızca insanın milliyeti yada milleti ile ilgili değildir, yani kişilik sorunu ilk önce insanın ben varmıyım yokmuyum diye başlar. Yani hayatın içinde varsanız hayat için birşey yapıyorsanız bunun çok ağır bedelleri vardır, bu benim içinde geçerli işte bu ülkenin yöneticileri içinde geçerlidir, bakkalı için’de yani eczacısı içinde geçerlidir, ama sanatçı halkın sesi halkın gözüdür yani çağın tanığıdır, ve çağın bire bir tanığıdır yani bütün cinayetlerin tanığıdır görür ve anlatır, halk görür anlatamaz halk susar. Sanatçının işi gördüğünü anlatmaktır korkmadan anlatmaktır yiğitçe anlatmaktır.
Ben o zaman aslında önemli bir şeyler açıklamak adına değil yani bir Kürt asıllı bir insan olarak bir kaset yaptığımı ve bir tek Kürtçe kaset yaptığımı değil, bir kaset yaptığımı ve Kürtçe bir şarkı söylediğimi, çok iyi bir niyetle söyledim, orda yani ben bu kadar tepkinin geleceğini aslında bilmiyordum tahmin bile etmiyordum.
Ve, Kürtler Ve Türkler 1500 senedir binlerce yıldan beri birlikte yaşayan bu halkın gerçekten kardeş olduğuna inanıyorum, yani bunu böyle istediğim için, Kürt asıllı olduğum için, böyle bir şarkıyı söylemek istediğim için yaptım. Yani işte madem sen işte Kürtçe bilmiyorsun bu Kürtçe’yi nasıl söyleyeceksin diye sordular? Yani bunun cevaı çok kolay, Türkiye’de bugün Portekizce İspanyolca İngilizce Şarkıcılar nasıl söylüyorsa bende böyle söyleyeceğim yani.
Ben her yerde şunu söylüyorum; ben yaşamın hiç bir döneminde hiç bir aşamasında, orda büyüdüğüm orda yerleştiğim orda yediğim orda içtiğim, birlikte hayatı paylaştığım insanlara şerefsiz demedim, ve bunu demeyecek kadar koskocaman dev asa bir yüreğimin olduğunuda herkes çok iyi bilir.
Hiçbir yanlış adım atmamış bir Ahmet Kaya’nın yanlızca Kürdüm dediği için başına bu kadar felaketlerin gelmesi doğalmıydı!
Beni Annemden
Beni Kardeşlerimden
Beni Ailemden
Beni Ülkemden
Beni Dostlarımdan
Beni Çocuklarımdan
Beni Eşimden
Ve en yakınımdaki insanlardan ayırmak için bir sebepmiydi gerçekten bu! Onları vicdanlarıyla ve yürekleriyle baş başa bırakıyorum.
o kadar kenar mahalle, şehrin varoşlarından şehrin damarlarından çıkıp Istanbul şehrinin Bizans’ın ortasına gelen bir Ahmet Kaya olarak bugün böyle bu tür sürgün işlerinde yaşamayı hazmedemiyorum açıkçası.
Ya intikamcı duygulardan arınmış ve gerçekten Türkiye’de iç barış isteyen, artık insanların kıçının dibinde yani bombaların patlamasını istemeyen, artık turistlerin rahatlıkla gittiği, insanların artık ben köyüme gidip köyümün çeşmesinden bir bardak su içmek istiyorum, oraya gitmek istiyorum diyen insanı rahatlıkla bugün gidebileceği bir Türkiye yaratmak için kolları bir kere sıvadım.
Doğru, Namuslu Bir İnsan Olarak yaşamanın tek bir koşulu tek bir şartı vardır;
Hiç bir zaman, Sanat, Şöhret, Para, Pul, Ar, Namus, Herşey ama Herşey İnsanın Kültürel anlamdaki Siyasal anlamdaki Ulusal Anlamdaki Kişiliğinden çok daha önemli DEĞİLDİR..
Daha önce söylediğim bir şey vardı, yani meraklısına duyurulur; Benim kefenim arka cebimde duruyor, hiç sırtımıda duvarlara yaslamadan dolaşıyorum, sırtım açık, bir şarkıda söylediğim gibi Beni Bir Çocuk Bile Vurabilir, boynuna bakıldığı an ensesi görünecek kadar şeffaf bir insanım…
Ahmet KAYA..
Geri: Ahmet Kaya biyografi.
TeşekkürLer ..
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 69794
Kayıt tarihi : 26/12/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz