KraLLar - KraLiçeLer
2 posters
1 sayfadaki 2 sayfası
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
KraLLar - KraLiçeLer
Kral Fahd (1922 - 2005)
1922'de doğan Fahd, 1932'de Suudi Arabistan Krallığı'nı kuran Kral Abdülaziz bin Abdülrahman El Suud'un oğlu olan Fahd 1922'de doğdu.
1953'te babası tarafından Eğitim Bakanlığı görevine getirildi. 1962 yılında İçişleri Bakanlığına atandı. Fahd, 5 yıl sonra ise Başbakan İkinci Yardımcısı oldu. Kral Faysal'ın, 25 Mart 1975'te yeğeni tarafından öldürülmesinin ardından yeni kral Halid oldu ve Fahd, veliaht prens sıfatı elde etti. Fahd, Halid'in kral olduğu dönemde Başbakanlık görevini de fiilen yürüttü.
Kral Halid'in 13 Haziran 1982'de ölmesiyle tahta oturan Fahd, ABD ile ilişkilerin gelişmesine önem verdi ve Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgal etmesinin ardından Washington'ın, Suudi Arabistan'da üs kurmasına izin verdi. Halkın tepkisini çeken bu adımın, Usame bin Ladin ve yandaşlarının yükselmesinde etkili olduğu öne sürülüyor. Fahd, iktidarının ilk yıllarında ülkesini bölgesel ve uluslararası alanda ön plana çıkarmaya uğraştı. Fahd'ın 1981'de veliaht prens iken teklif ettiği Ortadoğu Barış Planı, 1982'de Arap Birliği tarafından kabul edildi. 1980'li yıllarda, SSCB'nin Afganistan işgaline karşı ABD ve Pakistan ile birlikte mücadele yürüten Fahd, bu çerçevede milyonlarca riyal harcamaktan ve savaşa binlerce Suudi göndermekten kaçınmadı. Fahd, 1995 yılında felç geçirdi ve bu tarihten itibaren hükümdarlığı fiilen Veliaht Prens Abdullah üstlendi.
23 yıldır iktidarda kalan Kral Fahd, Suudi Arabistan'ı bir aşiret devleti olmaktan çıkarmış ve bir ekonomik güç haline getirdi. Suudi Arabistan, dünyanın en büyük petrol üreticisi. Dünyanın en büyük petrol rezervlerini kontrol eden Fahd'ın 32 milyar dolarlık servetinin yanı sıra Suudi Arabistan'da 7 sarayı, Fransız Rivierası'nda bir şatosu bulunuyor. Fahd'ın 3 karısı, 8 oğlu olduğu tahmin ediliyor. Fahd, farklı yönleri ile gündeme gelen bir isim oldu. 1986'da İslamiyet'e bağlılığının bir göstergesi olarak unvanının ardına "İki Kutsal Cami'nin koruyucusu" ifadesini eklettiren Fahd, dünya genelinde cami inşa edilmesi için büyük bir bütçe ayırdı ve Cebelitarık'taki İbrahim El İbrahim Camii'nin 1997'de açılmasına önemli katkıda bulundu.
Yıllardır hasta olan Suudi Arabistan Kralı Fahd, 1 Ağustos 2005'te Riyad'da öldü. Kral, 82 yaşındaydı...
1922'de doğan Fahd, 1932'de Suudi Arabistan Krallığı'nı kuran Kral Abdülaziz bin Abdülrahman El Suud'un oğlu olan Fahd 1922'de doğdu.
1953'te babası tarafından Eğitim Bakanlığı görevine getirildi. 1962 yılında İçişleri Bakanlığına atandı. Fahd, 5 yıl sonra ise Başbakan İkinci Yardımcısı oldu. Kral Faysal'ın, 25 Mart 1975'te yeğeni tarafından öldürülmesinin ardından yeni kral Halid oldu ve Fahd, veliaht prens sıfatı elde etti. Fahd, Halid'in kral olduğu dönemde Başbakanlık görevini de fiilen yürüttü.
Kral Halid'in 13 Haziran 1982'de ölmesiyle tahta oturan Fahd, ABD ile ilişkilerin gelişmesine önem verdi ve Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgal etmesinin ardından Washington'ın, Suudi Arabistan'da üs kurmasına izin verdi. Halkın tepkisini çeken bu adımın, Usame bin Ladin ve yandaşlarının yükselmesinde etkili olduğu öne sürülüyor. Fahd, iktidarının ilk yıllarında ülkesini bölgesel ve uluslararası alanda ön plana çıkarmaya uğraştı. Fahd'ın 1981'de veliaht prens iken teklif ettiği Ortadoğu Barış Planı, 1982'de Arap Birliği tarafından kabul edildi. 1980'li yıllarda, SSCB'nin Afganistan işgaline karşı ABD ve Pakistan ile birlikte mücadele yürüten Fahd, bu çerçevede milyonlarca riyal harcamaktan ve savaşa binlerce Suudi göndermekten kaçınmadı. Fahd, 1995 yılında felç geçirdi ve bu tarihten itibaren hükümdarlığı fiilen Veliaht Prens Abdullah üstlendi.
23 yıldır iktidarda kalan Kral Fahd, Suudi Arabistan'ı bir aşiret devleti olmaktan çıkarmış ve bir ekonomik güç haline getirdi. Suudi Arabistan, dünyanın en büyük petrol üreticisi. Dünyanın en büyük petrol rezervlerini kontrol eden Fahd'ın 32 milyar dolarlık servetinin yanı sıra Suudi Arabistan'da 7 sarayı, Fransız Rivierası'nda bir şatosu bulunuyor. Fahd'ın 3 karısı, 8 oğlu olduğu tahmin ediliyor. Fahd, farklı yönleri ile gündeme gelen bir isim oldu. 1986'da İslamiyet'e bağlılığının bir göstergesi olarak unvanının ardına "İki Kutsal Cami'nin koruyucusu" ifadesini eklettiren Fahd, dünya genelinde cami inşa edilmesi için büyük bir bütçe ayırdı ve Cebelitarık'taki İbrahim El İbrahim Camii'nin 1997'de açılmasına önemli katkıda bulundu.
Yıllardır hasta olan Suudi Arabistan Kralı Fahd, 1 Ağustos 2005'te Riyad'da öldü. Kral, 82 yaşındaydı...
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
İvan IV (1530 - 1584)
1530’da Moskova’da dünyaya geldi. Babası Vasili üç yaşındayken öldü. Annesi Elena Türk asıllı Giliskiler’lerden geliyordu. Üç yaşındayken Rusya’nın başına geçen İvan küçük yaşlardan itibaren entrikalarla uğraşmaya başladı.
1547 yılında tacı giydi ve o döneme kadar Moskova knezi olarak anılan Rus imparatoru Çar olarak ilan edildi ve Korkunç İvan ilk Rus çarı oldu.
Çar IV. İvan, Silvester ve Adaşevlerin telkiniyle, 1550 yılında, sivil ve ruhani büyüklerden teşekkül eden bir toplantı, "Sobor” , davet etti. Toplantıda, Rusya'da yürürlükte olan devlet ve kilise kanunları ve nizamları üzerine konuşmalar yapıldı. Bu toplantıda karar alıcıları “Mümtaz Heyet” olarak adlandırıldı.
Çar İvan'ın en yakın müşavirleri sıfatıyla, devlet işlerinde mühim rol oynayan "Mümtaz Heyet” azaları 1553’den sonra İvan’ın gözünden düşmeye başladılar. İvan küçük yaştan beri okuya geldiği eserlerin tesiri ve metropolit Makari'nin yaptığı telkinler neticesinde, kendini "Tanrı inayetiyle” bir hükümdar, Rusya'yı dilediği gibi idareye memur bir Çar diye telâkki ediyordu.
1560’da İvan'ın karısı Anastasya, İvan ve Fedor adlı iki oğlan bırakarak öldü. Karısının her yönden İvan üzerinde etkisi vardı. Karısının ölümü İvan’ı zevk ve safahat alemine dalmasına neden oldu. Yine bu dönemde yeni gözdeler ortaya çıktı. Bunların da kışkırtmasıyla uzun zamandır içinde sakladığı arzular ve hevesler ortaya çıkmaya başladı. Bu süreçte bir çok kişi sürgüne gönderildi.
1564 yılının sonunda, Çar İvan, çoluk-çocuğunu, saray hademeleri ve maiyetini, saray hazinesini alarak Kremlin'i terketti. Bu gidiş Moskovalılar gözünde bir muammaydı. Bir yıl sonra Çar soylulara ve ruhani liderlere gönderdiği mektupta “soyluların ihanet içinde olduğu için kendisinin Moskova’yı terkettiği” yazılıydı. Bu Moskova’da derin bir tesir bıraktı ve Çar’ın tekrar geri dönmesi için çabalar başladı. Nihayet iki ay sonra Moskova’ya döndü. Fakat Çar 35 yaşında olmasına rağmen ihtiyar bir görüntüyle tanınmaz hale gelmişti. Çar İvan döner dönmez hainleri(!) cezalandırmaya başladı. Böylece hem tek adam olma yönünde büyük bir adım atacaktı hem de bu tek adamlığı destekleyecek ıslahatları yapma fırsatı bulacaktı. Nihayet Opriçnina denilen idari bir sistemi yerleştirerek bu emellerine ulaştı.
Çar bu rejimi tam yirmi yıl sürdürdü. Bu dönemde bir çok olay kanlı baskınlar sonucu örtüldü. Yine bu dönem içinde 1582 yılında kendi oğlunu bile öldürmekten çekinmeyen Çar İvan 18 Mart 1584 tarihinde öldü.
1530’da Moskova’da dünyaya geldi. Babası Vasili üç yaşındayken öldü. Annesi Elena Türk asıllı Giliskiler’lerden geliyordu. Üç yaşındayken Rusya’nın başına geçen İvan küçük yaşlardan itibaren entrikalarla uğraşmaya başladı.
1547 yılında tacı giydi ve o döneme kadar Moskova knezi olarak anılan Rus imparatoru Çar olarak ilan edildi ve Korkunç İvan ilk Rus çarı oldu.
Çar IV. İvan, Silvester ve Adaşevlerin telkiniyle, 1550 yılında, sivil ve ruhani büyüklerden teşekkül eden bir toplantı, "Sobor” , davet etti. Toplantıda, Rusya'da yürürlükte olan devlet ve kilise kanunları ve nizamları üzerine konuşmalar yapıldı. Bu toplantıda karar alıcıları “Mümtaz Heyet” olarak adlandırıldı.
Çar İvan'ın en yakın müşavirleri sıfatıyla, devlet işlerinde mühim rol oynayan "Mümtaz Heyet” azaları 1553’den sonra İvan’ın gözünden düşmeye başladılar. İvan küçük yaştan beri okuya geldiği eserlerin tesiri ve metropolit Makari'nin yaptığı telkinler neticesinde, kendini "Tanrı inayetiyle” bir hükümdar, Rusya'yı dilediği gibi idareye memur bir Çar diye telâkki ediyordu.
1560’da İvan'ın karısı Anastasya, İvan ve Fedor adlı iki oğlan bırakarak öldü. Karısının her yönden İvan üzerinde etkisi vardı. Karısının ölümü İvan’ı zevk ve safahat alemine dalmasına neden oldu. Yine bu dönemde yeni gözdeler ortaya çıktı. Bunların da kışkırtmasıyla uzun zamandır içinde sakladığı arzular ve hevesler ortaya çıkmaya başladı. Bu süreçte bir çok kişi sürgüne gönderildi.
1564 yılının sonunda, Çar İvan, çoluk-çocuğunu, saray hademeleri ve maiyetini, saray hazinesini alarak Kremlin'i terketti. Bu gidiş Moskovalılar gözünde bir muammaydı. Bir yıl sonra Çar soylulara ve ruhani liderlere gönderdiği mektupta “soyluların ihanet içinde olduğu için kendisinin Moskova’yı terkettiği” yazılıydı. Bu Moskova’da derin bir tesir bıraktı ve Çar’ın tekrar geri dönmesi için çabalar başladı. Nihayet iki ay sonra Moskova’ya döndü. Fakat Çar 35 yaşında olmasına rağmen ihtiyar bir görüntüyle tanınmaz hale gelmişti. Çar İvan döner dönmez hainleri(!) cezalandırmaya başladı. Böylece hem tek adam olma yönünde büyük bir adım atacaktı hem de bu tek adamlığı destekleyecek ıslahatları yapma fırsatı bulacaktı. Nihayet Opriçnina denilen idari bir sistemi yerleştirerek bu emellerine ulaştı.
Çar bu rejimi tam yirmi yıl sürdürdü. Bu dönemde bir çok olay kanlı baskınlar sonucu örtüldü. Yine bu dönem içinde 1582 yılında kendi oğlunu bile öldürmekten çekinmeyen Çar İvan 18 Mart 1584 tarihinde öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Abdullah bin Hüseyin (1882 - 1951)
Bağımsız Ürdün'ün ilk Kralıdır. Mekke'de doğdu. Hicaz Emiri Hüseyin bin Ali'nin oğludur. İstanbul'da öğrenim gördü. 1908 Jön Türk hareketine katıldı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra kurulan Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na Hicaz temsilcisi olarak girdi ve aynı anda Mekke şerifliğine atandı.
1920'de Şam'da toplanan Arap Ulusal Kongresi, Abdullah'ı Irak Kralı, kardeşi Faysal'ı da Suriye Kralı seçti. Emir Faysal, Suriye'de Fransız etkisini istemiyor ve bu yolla İngiltere'den teşvik görüyordu. Ama, aynı yıl Fransızların Şam'ı kuşatması, Arapların planlarını bozdu. Abdullah bin Hüseyin, Ürdün'ü ele geçirdi ve Suriye üzerine saldırma tehdidinde bulundu. Bunun üzerine İngiltere, Ürdün'de kendi mandası altında bir Arap hükümeti kurulmasına razı oldu. Kardeşi Faysal'a yardım etmekten vazgeçen Abdullah, Ürdün'ü içine alan bir Arap krallığı kurmak istiyordu. Bu amacını gerçekleştirmek için II. Dünya Savaşı'nda İngilizlerin yanında yer aldı. Ordusu 1941'de İngilizlerin Suriye ve Irak'ı ele geçirmesinde önemli rol oynadı. İngiltere, 1946'da Ürdün'e bağımsızlık verdi ve bir anayasa kabul edildi. Aynı yıl taç giyen Abdullah bin Hüseyin bağımsız Ürdün'ün ilk kralı oldu.
Birleşmiş Milletler 1947'de, ikiye ayrılan Filistin'e bir Yahudi devleti kurulması konusunda karar aldı. Abdullah, bu kararı onaylayan tek Arap önderi oldu. Ancak, 1948'de İsrail'e karşı yürütülen savaşta Ürdün ordusu, Batı Şeria'yı işgal ederek Kudüs'ü aldı. İki yıl sonra Abdullah, Batı Şeriya'yı Ürdün Krallığı'na kattığını ilan etti. Bu durum, Batı Şeria'da bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasını isteyen öbür Arap ülkelerinde ve kendi ülkesinde geniş tepkilere yol açtı. İngiltere'ye karşı yürüttüğü uzlaşmacı politika da eleştirilere neden oluyordu. Filistinli bir milliyetçi tarafından Kudüs'te öldürüldü. Yerine büyük oğlu Tallal geçti.
Bağımsız Ürdün'ün ilk Kralıdır. Mekke'de doğdu. Hicaz Emiri Hüseyin bin Ali'nin oğludur. İstanbul'da öğrenim gördü. 1908 Jön Türk hareketine katıldı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra kurulan Osmanlı Meclis-i Mebusanı'na Hicaz temsilcisi olarak girdi ve aynı anda Mekke şerifliğine atandı.
1920'de Şam'da toplanan Arap Ulusal Kongresi, Abdullah'ı Irak Kralı, kardeşi Faysal'ı da Suriye Kralı seçti. Emir Faysal, Suriye'de Fransız etkisini istemiyor ve bu yolla İngiltere'den teşvik görüyordu. Ama, aynı yıl Fransızların Şam'ı kuşatması, Arapların planlarını bozdu. Abdullah bin Hüseyin, Ürdün'ü ele geçirdi ve Suriye üzerine saldırma tehdidinde bulundu. Bunun üzerine İngiltere, Ürdün'de kendi mandası altında bir Arap hükümeti kurulmasına razı oldu. Kardeşi Faysal'a yardım etmekten vazgeçen Abdullah, Ürdün'ü içine alan bir Arap krallığı kurmak istiyordu. Bu amacını gerçekleştirmek için II. Dünya Savaşı'nda İngilizlerin yanında yer aldı. Ordusu 1941'de İngilizlerin Suriye ve Irak'ı ele geçirmesinde önemli rol oynadı. İngiltere, 1946'da Ürdün'e bağımsızlık verdi ve bir anayasa kabul edildi. Aynı yıl taç giyen Abdullah bin Hüseyin bağımsız Ürdün'ün ilk kralı oldu.
Birleşmiş Milletler 1947'de, ikiye ayrılan Filistin'e bir Yahudi devleti kurulması konusunda karar aldı. Abdullah, bu kararı onaylayan tek Arap önderi oldu. Ancak, 1948'de İsrail'e karşı yürütülen savaşta Ürdün ordusu, Batı Şeria'yı işgal ederek Kudüs'ü aldı. İki yıl sonra Abdullah, Batı Şeriya'yı Ürdün Krallığı'na kattığını ilan etti. Bu durum, Batı Şeria'da bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasını isteyen öbür Arap ülkelerinde ve kendi ülkesinde geniş tepkilere yol açtı. İngiltere'ye karşı yürüttüğü uzlaşmacı politika da eleştirilere neden oluyordu. Filistinli bir milliyetçi tarafından Kudüs'te öldürüldü. Yerine büyük oğlu Tallal geçti.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Wilhelm II (1859 - 1941)
Viktorya'nın büyük kızının oğlu olarak, 1859'da Berlin'de doğdu. İyi bir öğrenim gördü. İki sene Bon Üniversitesi'nde ekonomi, politika ve hukuk okudu. Burayı bitirdikten sonra ordu hizmetine girdi.
I.Wilhelm'in 1888 yılında ölümü üzerine Prusya Kralı ve Almanya İmparatoru oldu. İmparatorluğu tek başına idare etmek istiyordu. Bu yüzden Alman İmparatorluğunu kuran Bismark'la arayı açtı ve onu başvekillikten istifa ettirdi (1890). Bundan sonra memleketin idaresini bir elden idare etmeye başladı. II. Wilhelm, bazı ülkelere ziyaretlerde bulundu. Bu arada İstanbul'a da geldi. Gelişinin hatırası olarak Sultanahmet'teki çeşmeyi yaptırdı.
İlk olarak Wilhelm, politika yüzünden ihmal edilen orduyu ele aldı ve kısa sürede düzene soktu. Devlet adamlarının, iktisatçılarının ve endüstricilerinin geceli gündüzlü çalışmaları sayesinde, Avrupa krizler içinde kıvranırken, Almanya'yı gerilikten kurtardı, dünyanın en ileri memleketi haline soktu. Sonra bu "Savaş kralı" "İtimadım parlamentoya değil, imparatorluğu ayakta tutan orduyadır" diye beyanat vermekten çekinmedi. "Almanların istikbali sular üzerindedir" diyerek, denizciliğe büyük ölçüde önem verdi. Kısa zamanda büyük bir ticaret ve savaş filosu meydana getirtti. Avusturya veliahdının, bir Sırp tarafından öldürülmesi üzerine, Avusturya yanında savaşa girerek, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasına sebep oldu. Savaşın kötü gitmesi üzerine, halk ayaklandı, Kayser Berlin'den Hollanda'ya kaçtı (1918). Alman İmparatorluğundan ve Prusya Krallığından istifa etti. İlk olarak Amerongen, daha sonra Doorn'a yerleşti. 1921'de eşinin ölümünden sonra, 1922'de prenses Hermine ile evlendi. 1941 yılında öldü.
Viktorya'nın büyük kızının oğlu olarak, 1859'da Berlin'de doğdu. İyi bir öğrenim gördü. İki sene Bon Üniversitesi'nde ekonomi, politika ve hukuk okudu. Burayı bitirdikten sonra ordu hizmetine girdi.
I.Wilhelm'in 1888 yılında ölümü üzerine Prusya Kralı ve Almanya İmparatoru oldu. İmparatorluğu tek başına idare etmek istiyordu. Bu yüzden Alman İmparatorluğunu kuran Bismark'la arayı açtı ve onu başvekillikten istifa ettirdi (1890). Bundan sonra memleketin idaresini bir elden idare etmeye başladı. II. Wilhelm, bazı ülkelere ziyaretlerde bulundu. Bu arada İstanbul'a da geldi. Gelişinin hatırası olarak Sultanahmet'teki çeşmeyi yaptırdı.
İlk olarak Wilhelm, politika yüzünden ihmal edilen orduyu ele aldı ve kısa sürede düzene soktu. Devlet adamlarının, iktisatçılarının ve endüstricilerinin geceli gündüzlü çalışmaları sayesinde, Avrupa krizler içinde kıvranırken, Almanya'yı gerilikten kurtardı, dünyanın en ileri memleketi haline soktu. Sonra bu "Savaş kralı" "İtimadım parlamentoya değil, imparatorluğu ayakta tutan orduyadır" diye beyanat vermekten çekinmedi. "Almanların istikbali sular üzerindedir" diyerek, denizciliğe büyük ölçüde önem verdi. Kısa zamanda büyük bir ticaret ve savaş filosu meydana getirtti. Avusturya veliahdının, bir Sırp tarafından öldürülmesi üzerine, Avusturya yanında savaşa girerek, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasına sebep oldu. Savaşın kötü gitmesi üzerine, halk ayaklandı, Kayser Berlin'den Hollanda'ya kaçtı (1918). Alman İmparatorluğundan ve Prusya Krallığından istifa etti. İlk olarak Amerongen, daha sonra Doorn'a yerleşti. 1921'de eşinin ölümünden sonra, 1922'de prenses Hermine ile evlendi. 1941 yılında öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Aleksander I (1888 - 1934)
16 Aralık 1888'de Cetince-Montenegro'da doğdu. 1921-1929 yılları arasında Sırp, Hırvat ve Slovenlerin, 1929- 1934 yılları arasında da Yugoslavya krallığı yaptı. Etnik ve siyasal olarak bölünmüş olan ülkesini birleştirmek için uğraş verdi. Çocukluğunu Cenevre'de sürgün olan babasının yanında geçirdikten sonra, 1899'da Petersburg'a giderek Çarlık Hassa Alayına girdi (1904). Ağabeyinin kendi hakkından vazgeçmesi üzerine, veliaht olarak Sırbistan'daki ailesinin yanına gitti (1909). Balkan Savaşları'nda (1912-1913) başarılı bir komutan olduğunu kanıtlayan Aleksander, hasta olan Kral Petar tarafından Sırbistan naipliğine atandı (24 Haziran 1914).
I. Dünya Savaşı sırasında Sırbistan silahlı kuvvetlerinin başkomutanlığını yaptı ve 31 Ekim 1918'de Belgrat'a girdi. Naip Prens olarak, 1 Aralık 1918'de Sırp-Hırvat-Sloven krallığının kurulduğunu açıkladı. Yeni devletin istikrarsızlığı, anayasaya bağlılık yemini ettiği gün (28 Haziran 1921), Aleksander'a karşı düzenlenen bir suikast girişimi ile kendini gösterdi. Aleksander, gene de aynı yılın 16 Ağustosu'nda babasının yerine kral oldu. 1920'ler boyunca tırmanan siyasal gerginlik, parlamento (Skupstina) toplantısı sırasında birkaç Hırvat milletvekilinin öldürülmesiyle (10 Haziran 1928) doruğa ulaştı. Bu olay üzerine Hırvat temsilciler Parlamentodan çekildiler. Aleksander Parlamentoyu dağıttı.
1921 anayasasını fes ederek bir diktatörlük kurdu (6 Ocak 1929). Uyruklarını birleştirme yönünde çabalarını sürdürerek ülkenin adını Yugoslavya olarak değiştirdi (3 Ekim 1929). Etnik, dini yada bölgesel ayrımlara dayanan tüm siyasi partileri fes etti. Devletin yönetsel yapısını yeniden düzenledi. Ülkede standart bir yasal sistem oluşturdu. Eğitim programlarında da birlik sağladı. Ayrıca, ulusal tatil günlerini de belirledi. Köylünün içinde bulunduğu mali güçlükleri gidermeye çalıştı. Bulgaristan'la ilişkileri yumuşattı (1933), Yugoslavya'yı hem küçük antanta (Çekoslovakya ve Romanya) hem de Türkiye, Yunanistan ve Romanya arasında bir ittifak olan Balkan Paktına (1934) soktu.
Aleksander zamanla askeri desteğe gereksinim duyan bir polis devleti yarattı. 3 Eylül 1931'de yürürlüğe giren yeni Anayasa ile diktatörlüğe yasal temel sağlanmıştı. Fransa'ya yaptığı resmi ziyaret sırasında, Hırvat ayrılıkçıları tarafından 9 Ekim 1934'de Marsilya'da öldürüldü.
16 Aralık 1888'de Cetince-Montenegro'da doğdu. 1921-1929 yılları arasında Sırp, Hırvat ve Slovenlerin, 1929- 1934 yılları arasında da Yugoslavya krallığı yaptı. Etnik ve siyasal olarak bölünmüş olan ülkesini birleştirmek için uğraş verdi. Çocukluğunu Cenevre'de sürgün olan babasının yanında geçirdikten sonra, 1899'da Petersburg'a giderek Çarlık Hassa Alayına girdi (1904). Ağabeyinin kendi hakkından vazgeçmesi üzerine, veliaht olarak Sırbistan'daki ailesinin yanına gitti (1909). Balkan Savaşları'nda (1912-1913) başarılı bir komutan olduğunu kanıtlayan Aleksander, hasta olan Kral Petar tarafından Sırbistan naipliğine atandı (24 Haziran 1914).
I. Dünya Savaşı sırasında Sırbistan silahlı kuvvetlerinin başkomutanlığını yaptı ve 31 Ekim 1918'de Belgrat'a girdi. Naip Prens olarak, 1 Aralık 1918'de Sırp-Hırvat-Sloven krallığının kurulduğunu açıkladı. Yeni devletin istikrarsızlığı, anayasaya bağlılık yemini ettiği gün (28 Haziran 1921), Aleksander'a karşı düzenlenen bir suikast girişimi ile kendini gösterdi. Aleksander, gene de aynı yılın 16 Ağustosu'nda babasının yerine kral oldu. 1920'ler boyunca tırmanan siyasal gerginlik, parlamento (Skupstina) toplantısı sırasında birkaç Hırvat milletvekilinin öldürülmesiyle (10 Haziran 1928) doruğa ulaştı. Bu olay üzerine Hırvat temsilciler Parlamentodan çekildiler. Aleksander Parlamentoyu dağıttı.
1921 anayasasını fes ederek bir diktatörlük kurdu (6 Ocak 1929). Uyruklarını birleştirme yönünde çabalarını sürdürerek ülkenin adını Yugoslavya olarak değiştirdi (3 Ekim 1929). Etnik, dini yada bölgesel ayrımlara dayanan tüm siyasi partileri fes etti. Devletin yönetsel yapısını yeniden düzenledi. Ülkede standart bir yasal sistem oluşturdu. Eğitim programlarında da birlik sağladı. Ayrıca, ulusal tatil günlerini de belirledi. Köylünün içinde bulunduğu mali güçlükleri gidermeye çalıştı. Bulgaristan'la ilişkileri yumuşattı (1933), Yugoslavya'yı hem küçük antanta (Çekoslovakya ve Romanya) hem de Türkiye, Yunanistan ve Romanya arasında bir ittifak olan Balkan Paktına (1934) soktu.
Aleksander zamanla askeri desteğe gereksinim duyan bir polis devleti yarattı. 3 Eylül 1931'de yürürlüğe giren yeni Anayasa ile diktatörlüğe yasal temel sağlanmıştı. Fransa'ya yaptığı resmi ziyaret sırasında, Hırvat ayrılıkçıları tarafından 9 Ekim 1934'de Marsilya'da öldürüldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Alexander II ( .... - 1881)
Rus Çarı İkinci Alexander Nikolayeviç, Kırım Savaşı'ndan sonra intihar eden babası Çar Birinci Nicolay'ın yerine tahta çıktı. Paris antlaşmasından sonra, ülkesinde geniş reform hareketlerine girişti. İlkokulları lâikleştirdi, hukuki ve askeri reformlar yaptı. Rusların geleneksel saldırganlığı, Çar İkinci Alexander'i de etkiledi. 1876-77 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Rusya'da ihtilalci hareketler görüldü. 13 Mart 1881 yılında, özgürlük hareketi adlı devrimci bir topluluk, Çar İkinci Alexander'e karşı bir suikast düzenleyerek onu bir bomba ile öldürdü
Rus Çarı İkinci Alexander Nikolayeviç, Kırım Savaşı'ndan sonra intihar eden babası Çar Birinci Nicolay'ın yerine tahta çıktı. Paris antlaşmasından sonra, ülkesinde geniş reform hareketlerine girişti. İlkokulları lâikleştirdi, hukuki ve askeri reformlar yaptı. Rusların geleneksel saldırganlığı, Çar İkinci Alexander'i de etkiledi. 1876-77 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşlarından sonra Rusya'da ihtilalci hareketler görüldü. 13 Mart 1881 yılında, özgürlük hareketi adlı devrimci bir topluluk, Çar İkinci Alexander'e karşı bir suikast düzenleyerek onu bir bomba ile öldürdü
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Fransuva (1494 - .... )
Fransa kralı Fransuva, 1494 yılında Cognac'de doğdu. Angouleme kontu Charles de Valois'in oğlu olan Fransuva, 1515'de amcasının oğlu On ikinci Lui'nin yerine kral oldu. Fransuva, Almanya kralı olabilmek için pek çok savaş vermiş, hemen hepsinde yenilmişti. Bu savaşlardan birisinde esir düşen Fransuva, Osmanlı padişahı Kanun Sultan Süleyman'dan da yardım istemiş, bunun üzerine Kanuni, Türk Deniz kahramanı Barbaros Hayreddin Paşayla birlikte donanmayı 1543 yılında Tulon'a göndererek onu kurtarmıştı.
Spora meraklı, çapkın, hafif fakat ilmi ve sanatkarları koruyan bir hükümdardı. Leonard de Vinci, Benvenuto Cellini gibi sanatçıları İtalya'dan Paris'e getirmiş, bir takım mimari eserler yaptırmıştır. İhtirası yüzünden Fransa'yı, gereksiz pek çok savaşa sokan ve Fransız halkına zor günler yaşatan Fransuva, bilime ve sanata verdiği önem dolayısıyla Fransızlar tarafından iyi anılır.
Fransa kralı Fransuva, 1494 yılında Cognac'de doğdu. Angouleme kontu Charles de Valois'in oğlu olan Fransuva, 1515'de amcasının oğlu On ikinci Lui'nin yerine kral oldu. Fransuva, Almanya kralı olabilmek için pek çok savaş vermiş, hemen hepsinde yenilmişti. Bu savaşlardan birisinde esir düşen Fransuva, Osmanlı padişahı Kanun Sultan Süleyman'dan da yardım istemiş, bunun üzerine Kanuni, Türk Deniz kahramanı Barbaros Hayreddin Paşayla birlikte donanmayı 1543 yılında Tulon'a göndererek onu kurtarmıştı.
Spora meraklı, çapkın, hafif fakat ilmi ve sanatkarları koruyan bir hükümdardı. Leonard de Vinci, Benvenuto Cellini gibi sanatçıları İtalya'dan Paris'e getirmiş, bir takım mimari eserler yaptırmıştır. İhtirası yüzünden Fransa'yı, gereksiz pek çok savaşa sokan ve Fransız halkına zor günler yaşatan Fransuva, bilime ve sanata verdiği önem dolayısıyla Fransızlar tarafından iyi anılır.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Frederik II (1712 - .... )
Büyük Frederik adı ile de tanınan Prusya Kralı Frederick, 1712'de doğdu. Babası Birinci Wilhelm'in isteği ile askeri eğitim görmesine rağmen, edebiyat ve felsefeye karşı büyük ilgi duydu. Babasına karşı komplo hazırlamakla suçlanan Frederik, Küstrin kalesine hapsedildi. 1733 yılında Brunswick-Bayern prensesi Christine ile evlenerek Rheinsberg şatosuna çekildi.
Çevresine sanatçı ve filozofları toplayarak kendisini felsefe ve edebiyat çalışmalarına verdi. 1740 yılında babasının yerine tahta geçer geçmez, Avusturya ile savaşa girdi. Silezya'ı Avusturya'dan aldı. Yedi yıl, savaşlarında kendisine karşı güç birliği yapan Avusturya, Fransa ve Rusya'ya karşı kafa tutmayı başardı. Rus Çarı Petro ile bir barış antlaşması yaptı.
Despot bir hükümdar olmasına karşın, bir ordu düzenleyicisi ve komutan olarak askerlik sanatı tarihinde önemli yeri olan bir kişidir. Sanatsever biri olarak tanınan Frederik, sanatçı ve edebiyatçıları korurdu. Meşhur yazar Voltaire'i 1750-1753 yılları arasında sarayında misafir etmişti. Büyük Frederik hazırlattığı medeni kanunla, hukuk alanında da yararlı çalışmalar yapmıştır.
Büyük Frederik adı ile de tanınan Prusya Kralı Frederick, 1712'de doğdu. Babası Birinci Wilhelm'in isteği ile askeri eğitim görmesine rağmen, edebiyat ve felsefeye karşı büyük ilgi duydu. Babasına karşı komplo hazırlamakla suçlanan Frederik, Küstrin kalesine hapsedildi. 1733 yılında Brunswick-Bayern prensesi Christine ile evlenerek Rheinsberg şatosuna çekildi.
Çevresine sanatçı ve filozofları toplayarak kendisini felsefe ve edebiyat çalışmalarına verdi. 1740 yılında babasının yerine tahta geçer geçmez, Avusturya ile savaşa girdi. Silezya'ı Avusturya'dan aldı. Yedi yıl, savaşlarında kendisine karşı güç birliği yapan Avusturya, Fransa ve Rusya'ya karşı kafa tutmayı başardı. Rus Çarı Petro ile bir barış antlaşması yaptı.
Despot bir hükümdar olmasına karşın, bir ordu düzenleyicisi ve komutan olarak askerlik sanatı tarihinde önemli yeri olan bir kişidir. Sanatsever biri olarak tanınan Frederik, sanatçı ve edebiyatçıları korurdu. Meşhur yazar Voltaire'i 1750-1753 yılları arasında sarayında misafir etmişti. Büyük Frederik hazırlattığı medeni kanunla, hukuk alanında da yararlı çalışmalar yapmıştır.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Jan Sobieski III (1629 - 1696)
Jan Sobieski, 1629 yılında L***-Olesko'da doğdu. Babası Teofila Danilowicz'dir. Eğitim ve öğretimini Krakow'da tamamladı. Tatarlar ve Kazaklara karşı Ukrayna'da giriştiği saldırılara karşılık başkumandan oldu. Askeri alanda çok üstün yeteneklere sahipti. Lehistan'daki iç karışıklıktan faydalanan Osmanlılar, Lehistan'ı istila etti. Sobieski, bütün birliklerini toplayarak Osmanlılara karşı savaştı. Ancak başarılı olamadı ve Osmanlılarla Bucaş antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Sobieski, çok geçmeden bu antlaşmayı bozdu ve 11 Kasım 1673'te Osmanlıları Hotin'de yendi.
Osmanlılar bir süre sonra Hotin'i geri aldılar. Sobieski, 1674 Seçici Meclisi'ne 6000 kıdemli asker ile birlikte katıldı ve muhaliflerini korkutarak 21 Mayıs 1674'te "Üçüncü Jan" adı ile Lehistan Kralı seçildi. 31 Mart 1683'te kutsal Roma İmparatoru Birinci Leopold ile antlaşarak, hayatının en parlak dönemini başlatmış oldu. İkinci Viyana Kuşatması, 12 Eylül 1683'te kaldırılmış, Macaristan bağımsızlığına kavuşmuştu. Tarihte bir dönüm noktası olan bu zaferi, Jan Sobieski'nin bizzat yönettiği Lehistan süvarisi kazanmıştı. Ancak Jan Sobieski'nin bu başarısı Lehistan'a bir şey kazandırmadı. Krallığının son on iki yılı oldukça talihsiz ve hayal kırıklıkları ile geçti. 1696'da Wilanow'da öldü.
Jan Sobieski, 1629 yılında L***-Olesko'da doğdu. Babası Teofila Danilowicz'dir. Eğitim ve öğretimini Krakow'da tamamladı. Tatarlar ve Kazaklara karşı Ukrayna'da giriştiği saldırılara karşılık başkumandan oldu. Askeri alanda çok üstün yeteneklere sahipti. Lehistan'daki iç karışıklıktan faydalanan Osmanlılar, Lehistan'ı istila etti. Sobieski, bütün birliklerini toplayarak Osmanlılara karşı savaştı. Ancak başarılı olamadı ve Osmanlılarla Bucaş antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Sobieski, çok geçmeden bu antlaşmayı bozdu ve 11 Kasım 1673'te Osmanlıları Hotin'de yendi.
Osmanlılar bir süre sonra Hotin'i geri aldılar. Sobieski, 1674 Seçici Meclisi'ne 6000 kıdemli asker ile birlikte katıldı ve muhaliflerini korkutarak 21 Mayıs 1674'te "Üçüncü Jan" adı ile Lehistan Kralı seçildi. 31 Mart 1683'te kutsal Roma İmparatoru Birinci Leopold ile antlaşarak, hayatının en parlak dönemini başlatmış oldu. İkinci Viyana Kuşatması, 12 Eylül 1683'te kaldırılmış, Macaristan bağımsızlığına kavuşmuştu. Tarihte bir dönüm noktası olan bu zaferi, Jan Sobieski'nin bizzat yönettiği Lehistan süvarisi kazanmıştı. Ancak Jan Sobieski'nin bu başarısı Lehistan'a bir şey kazandırmadı. Krallığının son on iki yılı oldukça talihsiz ve hayal kırıklıkları ile geçti. 1696'da Wilanow'da öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Nikolay II ( .... - 1915)
Son Rus çarı Nikolay Aleksandroviç, 1 Kasım 1894'te babasının ölümü üzerine tahta çıktı. 26 Mayıs 1896'da Moskova'da taç giydi. 26 Kasım 1894'te evlendiği ve tutkuyla bağlı olduğu karısı, üzerinde güçlü bir etkiye sahipti. Karısının etkisiyle çevresine topladığı Rasputin gibi mistiklere ve telkinle iyileştirme gücü olan kişilere danışmadan karar vermiyor, entelektüel açıdan kendisinden üstün olduklarını düşündüğü ve ayrıcalıklarını elinden almalarından korktuğu bakanlarına güvenmiyordu.
Rusya'nın uluslararası yükümlülükleri karşısındaki umursamaz tutumu ve saflığıyla zaman zaman Rus diplomatlarını zor duruma soktu. Uzakdoğu'ya ilişkin yayılmacı planları Japonlarca engellenen Nikolay, dikkatini Balkanlar'a çevirdi. Nikolay Slavların Millliyetçi isteklerine sempati besliyor ve Boğazlar'ı denetim altına almak için sabırsızlanıyordu.
Avusturya arşidükü Franz Ferdinand'ın Sarajevo'da öldürülmesinden sonra savaşı engelleyebilmek için yoğun diplomatik çaba harcadı. Ama, ordudan gelen baskılar karşısında 30 Temmuz 1914'te genel seferberlik ilan etmek zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı monarşiye geçici olarak güç kazandırdıysa da, Nikolay halkının kendisinden beklediği şeylerin hiçbirini yapamadı.
Yönetici kadrolarla halk arasındaki uçurum giderek büyüdü. Nikolay, Aleksandra'nın kışkırtmasıyla, 5 Eylül 1915'te babasının kuzeni Büyük Prens Nikolay'ı görevden alarak başkomutanlığı bizzat üstlendi. Bolşevik İhtilâlinden sonra Nikolay ve ailesi 16 Temmuz gecesi hapsedildikleri evin bodrumunda öldürüldü. Cesetleri yakıldı ve terk edilmiş bir maden ocağına bırakıldı.
Son Rus çarı Nikolay Aleksandroviç, 1 Kasım 1894'te babasının ölümü üzerine tahta çıktı. 26 Mayıs 1896'da Moskova'da taç giydi. 26 Kasım 1894'te evlendiği ve tutkuyla bağlı olduğu karısı, üzerinde güçlü bir etkiye sahipti. Karısının etkisiyle çevresine topladığı Rasputin gibi mistiklere ve telkinle iyileştirme gücü olan kişilere danışmadan karar vermiyor, entelektüel açıdan kendisinden üstün olduklarını düşündüğü ve ayrıcalıklarını elinden almalarından korktuğu bakanlarına güvenmiyordu.
Rusya'nın uluslararası yükümlülükleri karşısındaki umursamaz tutumu ve saflığıyla zaman zaman Rus diplomatlarını zor duruma soktu. Uzakdoğu'ya ilişkin yayılmacı planları Japonlarca engellenen Nikolay, dikkatini Balkanlar'a çevirdi. Nikolay Slavların Millliyetçi isteklerine sempati besliyor ve Boğazlar'ı denetim altına almak için sabırsızlanıyordu.
Avusturya arşidükü Franz Ferdinand'ın Sarajevo'da öldürülmesinden sonra savaşı engelleyebilmek için yoğun diplomatik çaba harcadı. Ama, ordudan gelen baskılar karşısında 30 Temmuz 1914'te genel seferberlik ilan etmek zorunda kaldı. I. Dünya Savaşı monarşiye geçici olarak güç kazandırdıysa da, Nikolay halkının kendisinden beklediği şeylerin hiçbirini yapamadı.
Yönetici kadrolarla halk arasındaki uçurum giderek büyüdü. Nikolay, Aleksandra'nın kışkırtmasıyla, 5 Eylül 1915'te babasının kuzeni Büyük Prens Nikolay'ı görevden alarak başkomutanlığı bizzat üstlendi. Bolşevik İhtilâlinden sonra Nikolay ve ailesi 16 Temmuz gecesi hapsedildikleri evin bodrumunda öldürüldü. Cesetleri yakıldı ve terk edilmiş bir maden ocağına bırakıldı.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Ferdinand I (1863 - .... )
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı, arşidükü Birinci Ferdinand, 1863 yılında doğdu. Arşidük Karl Ludvig'in (Franz Joseph'in kardeşi) oğlu olan Birinci Ferdinand, kuzeni Rudolph (1889) ile babasının (1896) ölümlerinden sonra imparatorluk tahtının varisi olmuştur. Başlangıçta imparatorla aralarında bir soğukluk olmuş, daha sonra imparatorun sevgisini kazanmayı başarmış ve bazı devlet sorunları ile, özellikle askeri sorunlarla ilgilenmek imkânını elde etmiştir.
Milliyetçilik konusu üzerine eğilen Ferdinand, Avusturya'nın bir federasyon haline gelmesi düşüncesiyle yaklaşmış, fakat bu düşünceleri milliyetçi partiler, özellikle Sırp ve Hırvatlar tarafından tutulmamıştır. Bosna'ya resmi bir ziyaret yaptığı sırada, Saray Bosna'da karısı ile birlikte öldürülmüştür. Ölümü Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması sonucunu doğuran kıvılcım olmuştur.
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı, arşidükü Birinci Ferdinand, 1863 yılında doğdu. Arşidük Karl Ludvig'in (Franz Joseph'in kardeşi) oğlu olan Birinci Ferdinand, kuzeni Rudolph (1889) ile babasının (1896) ölümlerinden sonra imparatorluk tahtının varisi olmuştur. Başlangıçta imparatorla aralarında bir soğukluk olmuş, daha sonra imparatorun sevgisini kazanmayı başarmış ve bazı devlet sorunları ile, özellikle askeri sorunlarla ilgilenmek imkânını elde etmiştir.
Milliyetçilik konusu üzerine eğilen Ferdinand, Avusturya'nın bir federasyon haline gelmesi düşüncesiyle yaklaşmış, fakat bu düşünceleri milliyetçi partiler, özellikle Sırp ve Hırvatlar tarafından tutulmamıştır. Bosna'ya resmi bir ziyaret yaptığı sırada, Saray Bosna'da karısı ile birlikte öldürülmüştür. Ölümü Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması sonucunu doğuran kıvılcım olmuştur.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Lazar Grebliyanoviç (1329 - 1389)
Sırp Kralı Lazar, 1329 yılında Pirilepac'da doğdu. 1372 yılında Sırp tahtında meydana gelen karışıklıktan faydalanarak prens ünvanı ile zorla hükümdar oldu. Macar topraklarına girerek ülkesinin topraklarını genişletti. Kuruşevaç'da oturan Sırp Kralı Lazar, ilk önceleri Osmanlılara haraç vermeyi kabul etmişti. Fakat bunu ödememesi üzerine Osmanlılar harekete geçerek 1375 yılında Niş'i aldı. Barış teklifinde bulunan Lazar, Osmanlılara yılda 1000 libre gümüş vermeyi kabul etti.
Karamanoğullarını Osmanlılara karşı isyana teşvik eden Lazar, Bosna Kralı ile anlaşarak Osmanlıları Ploşnik'de bozguna uğrattı. Ancak 1389 yılında yapılan Kosova Savaşı'nda savaş meydanında savaşırken öldü.
Sırp Kralı Lazar, 1329 yılında Pirilepac'da doğdu. 1372 yılında Sırp tahtında meydana gelen karışıklıktan faydalanarak prens ünvanı ile zorla hükümdar oldu. Macar topraklarına girerek ülkesinin topraklarını genişletti. Kuruşevaç'da oturan Sırp Kralı Lazar, ilk önceleri Osmanlılara haraç vermeyi kabul etmişti. Fakat bunu ödememesi üzerine Osmanlılar harekete geçerek 1375 yılında Niş'i aldı. Barış teklifinde bulunan Lazar, Osmanlılara yılda 1000 libre gümüş vermeyi kabul etti.
Karamanoğullarını Osmanlılara karşı isyana teşvik eden Lazar, Bosna Kralı ile anlaşarak Osmanlıları Ploşnik'de bozguna uğrattı. Ancak 1389 yılında yapılan Kosova Savaşı'nda savaş meydanında savaşırken öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Jan Zapolya (1487 - 1540)
Jan Zapolya, 1487 yılında Slovakya'da doğdu. Soylu bir Macar ailesinden geliyordu. 1505'te Macar soyundan olmayan prenslerin kral seçilmesini engelleyen bir karar alan Rakos Diyetine (Meclisine) önderlik etti. Bunun üzerine soyluların kral adaylarından biri oldu. 1511'de Transilvanya Voyvodalığına getirilen Jan Zapolya, 1514'te soylulara karşı başlatılan köylü ayaklanmasını kanlı bir şekilde bastırdı.
Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın Macaristan seferi, 1526 yılında Mohaç zaferi ile sonuçlandı. Zapolya, Kasım 1526'da bir bölüm Macar soylusu tarafından kral seçildi. Ancak muhalif Macar soylularının, Avusturya Arşidükü Ferdinand'ı kral seçmeleri, iki yıl süren bir iç savaşa neden oldu. Ferdinand'a yenilen Zapolya, Osmanlılara başvurdu. Kanuni Sultan Süleyman'ın 1529'da yeniden Macaristan'a girmesi ile Zapolya'nın konumu güçlendi. Macar toprakları 1533 yılında Zapolya ve Ferdinand arasında paylaştırıldı. 1538'de yaptığı antlaşmaya uymayan Jan Zapolya, yerine oğlu Sigismund'u bıraktı ve 1540 yılında Transilvanya'da öldü.
Konstant XI Paleologos ( .... - 1453)
Konstantin'in, babası İkinci Manuel, annesi Helene Dragas'dır. Ağabeyi VIII. İoanness'dir. Konstantin, 1443 yılında Isparta (Mystra) despotu oldu. Ağabeyi VIII. İoanness'in ölümü üzerine, çökmekte olan Bizans İmparatorluğu'nun başına geçti. İstanbul'u kuşatma altına alan Fatih Sultan Mehmed'e karşı şehri yiğitçe savundu. Son Bizans imparatoru olan Konstantin, İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi sırasında, surlar üzerinde savaşırken öldü (29 Mayıs 1453).
Jan Zapolya, 1487 yılında Slovakya'da doğdu. Soylu bir Macar ailesinden geliyordu. 1505'te Macar soyundan olmayan prenslerin kral seçilmesini engelleyen bir karar alan Rakos Diyetine (Meclisine) önderlik etti. Bunun üzerine soyluların kral adaylarından biri oldu. 1511'de Transilvanya Voyvodalığına getirilen Jan Zapolya, 1514'te soylulara karşı başlatılan köylü ayaklanmasını kanlı bir şekilde bastırdı.
Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın Macaristan seferi, 1526 yılında Mohaç zaferi ile sonuçlandı. Zapolya, Kasım 1526'da bir bölüm Macar soylusu tarafından kral seçildi. Ancak muhalif Macar soylularının, Avusturya Arşidükü Ferdinand'ı kral seçmeleri, iki yıl süren bir iç savaşa neden oldu. Ferdinand'a yenilen Zapolya, Osmanlılara başvurdu. Kanuni Sultan Süleyman'ın 1529'da yeniden Macaristan'a girmesi ile Zapolya'nın konumu güçlendi. Macar toprakları 1533 yılında Zapolya ve Ferdinand arasında paylaştırıldı. 1538'de yaptığı antlaşmaya uymayan Jan Zapolya, yerine oğlu Sigismund'u bıraktı ve 1540 yılında Transilvanya'da öldü.
Konstant XI Paleologos ( .... - 1453)
Konstantin'in, babası İkinci Manuel, annesi Helene Dragas'dır. Ağabeyi VIII. İoanness'dir. Konstantin, 1443 yılında Isparta (Mystra) despotu oldu. Ağabeyi VIII. İoanness'in ölümü üzerine, çökmekte olan Bizans İmparatorluğu'nun başına geçti. İstanbul'u kuşatma altına alan Fatih Sultan Mehmed'e karşı şehri yiğitçe savundu. Son Bizans imparatoru olan Konstantin, İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi sırasında, surlar üzerinde savaşırken öldü (29 Mayıs 1453).
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Joseph II (1741 - 1790)
İkinci Joseph, 1741 yılında Viyana'da doğdu. Macar asıllı bir mürebbi tarafından yetiştirildi. Bunların yaptığı aşırı dini telkinlere tepki olarak dine karşı cephe aldı. Çeşitli diller öğrendi. Profesör Martini'den tabii hukuk dersleri aldı ve Fransız filozofların düşüncelerini benimsedi. Babasının ölümünden sonra imparator olunca, ülkede her şeyi kökünden düzeltmek için mücadele etti. Birçok dış seyahatte bulundu. Ülkesinde önemli reform hareketleri yapmaya başladı. Papanın yetkilerini kısıtladı. Mahalli devletler temsilcilerinin yerine, yüksek öğrenim görmüş memurlar tayin etti.
Eyaletlerde aynı tip idare bölümleri kurdurdu. Milli bir ordu kurulmasını sağlamak amacı ile askeri reform kanunları çıkarttı. Bu sırada Rus Çariçesi İkinci Katarina, İkinci Joseph'i Osmanlılara karşı kışkırtıyordu. Eyaletlerdeki ayaklanmalardan korkan İkinci Joseph, yaptığı reformlardan vazgeçti. Türk seferlerinden bitkin dönen Joseph, 20 Şubat 1790'da öldü.
İkinci Joseph, 1741 yılında Viyana'da doğdu. Macar asıllı bir mürebbi tarafından yetiştirildi. Bunların yaptığı aşırı dini telkinlere tepki olarak dine karşı cephe aldı. Çeşitli diller öğrendi. Profesör Martini'den tabii hukuk dersleri aldı ve Fransız filozofların düşüncelerini benimsedi. Babasının ölümünden sonra imparator olunca, ülkede her şeyi kökünden düzeltmek için mücadele etti. Birçok dış seyahatte bulundu. Ülkesinde önemli reform hareketleri yapmaya başladı. Papanın yetkilerini kısıtladı. Mahalli devletler temsilcilerinin yerine, yüksek öğrenim görmüş memurlar tayin etti.
Eyaletlerde aynı tip idare bölümleri kurdurdu. Milli bir ordu kurulmasını sağlamak amacı ile askeri reform kanunları çıkarttı. Bu sırada Rus Çariçesi İkinci Katarina, İkinci Joseph'i Osmanlılara karşı kışkırtıyordu. Eyaletlerdeki ayaklanmalardan korkan İkinci Joseph, yaptığı reformlardan vazgeçti. Türk seferlerinden bitkin dönen Joseph, 20 Şubat 1790'da öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Kraliçe Elizabeth (1900 - 2002)
İskoçyalı bir ailenin bir çocuğu olarak 4 Ağustos 1900 tarihinde dünyaya geldi. Kardeşlerinden birini I. Dünya Savaşında kaybetti. Daha sonra ailesiyle birlikte Londra'ya taşındı. 1923 yılında daha sonra Kral olacak olan Kral V. George'nin oğlu Albert ile evlendi.
Evlilik ardından genç çifte York Düşü ve York Düşesi unvanı verildi. 1926 yılında ilk çocukları doğdu. Elizabeth adını alan ilk kız çocuğunun, sonradan Britanya İmparatorluğu’nun başına geçeceğini kimse tahmin etmiyordu. 4 yıl sonra, (Prenses) Margaret-Rose dünyaya geldi.
Mutlu bir aile olarak yaşamlarını sürdürürken 1936 yılında Kral V. George’un ölümü üzerine her şey birdenbire değişti. Bu gelişme üzerine Elizabeth’in eşi Albert’ın büyük ağabeyi VIII. Edward, tahtın birinci derecede varisi durumuna geçti. Ancak bir Amerikalı’ya aşık olunca ve bu kadın da dul olduğundan Britanya İmparatorluğu tahtına geçemeyecek olması nedeniyle tahttan feragat etti. Yerine VI. George (Albert) Kral olarak tahta çıktı. Mayıs 1937’den itibaren Elizabeth de, hükümdarın eşi olarak “Kraliçe” ünvanını almış oldu.
1939 yılında patlak veren II. Dünya Savaşı boyunca, Alman bombardımanına rağmen Kraliyet Ailesi, ülkeden ayrılmayarak halkın büyük sevgisini ve saygısını kazandılar. Başbakan Winston Churchill ile birlikte, Alman saldırılarına ve savaşın güçlüklerine direnişin sembolü haline geldiler. Savaş sonrası, 1952 yılında Kral VI. George’un ölümü ile 51 yaşında dul kalan Kraliçe Elizabeth, “Ana Kraliçe” unvanını aldı ve büyük kızı Elizabeth, Britanya İmparatorluğu’nun yeni hükümdarı olarak tahta çıktı ve geçen 50 yıldır ülkenin hükümdarlığını yürütüyor.
Ana Kraliçe Elizabeth 30 Mart 2002'de hayata gözlerini yumdu.
İskoçyalı bir ailenin bir çocuğu olarak 4 Ağustos 1900 tarihinde dünyaya geldi. Kardeşlerinden birini I. Dünya Savaşında kaybetti. Daha sonra ailesiyle birlikte Londra'ya taşındı. 1923 yılında daha sonra Kral olacak olan Kral V. George'nin oğlu Albert ile evlendi.
Evlilik ardından genç çifte York Düşü ve York Düşesi unvanı verildi. 1926 yılında ilk çocukları doğdu. Elizabeth adını alan ilk kız çocuğunun, sonradan Britanya İmparatorluğu’nun başına geçeceğini kimse tahmin etmiyordu. 4 yıl sonra, (Prenses) Margaret-Rose dünyaya geldi.
Mutlu bir aile olarak yaşamlarını sürdürürken 1936 yılında Kral V. George’un ölümü üzerine her şey birdenbire değişti. Bu gelişme üzerine Elizabeth’in eşi Albert’ın büyük ağabeyi VIII. Edward, tahtın birinci derecede varisi durumuna geçti. Ancak bir Amerikalı’ya aşık olunca ve bu kadın da dul olduğundan Britanya İmparatorluğu tahtına geçemeyecek olması nedeniyle tahttan feragat etti. Yerine VI. George (Albert) Kral olarak tahta çıktı. Mayıs 1937’den itibaren Elizabeth de, hükümdarın eşi olarak “Kraliçe” ünvanını almış oldu.
1939 yılında patlak veren II. Dünya Savaşı boyunca, Alman bombardımanına rağmen Kraliyet Ailesi, ülkeden ayrılmayarak halkın büyük sevgisini ve saygısını kazandılar. Başbakan Winston Churchill ile birlikte, Alman saldırılarına ve savaşın güçlüklerine direnişin sembolü haline geldiler. Savaş sonrası, 1952 yılında Kral VI. George’un ölümü ile 51 yaşında dul kalan Kraliçe Elizabeth, “Ana Kraliçe” unvanını aldı ve büyük kızı Elizabeth, Britanya İmparatorluğu’nun yeni hükümdarı olarak tahta çıktı ve geçen 50 yıldır ülkenin hükümdarlığını yürütüyor.
Ana Kraliçe Elizabeth 30 Mart 2002'de hayata gözlerini yumdu.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Kral Hasan II (1929 - 1999)
1929'da dünyaya geldi. Arap dünyasının en uzun ömürlü kralı olan Hasan, 1961'de babası Kral Muhammed'in önemsiz bir ameliyat sırasında vefat etmesinin ardından 32 yaşında tahta geçti. Kral Hasan yönetiminin ilk yıllarında, çeşitli darbe girişimlerinden kurtulmayı başardı. 1971'de, doğum günü partisinde 1400 asker saldırıda bulundular, 100 misafiri öldürdüler ama banyoda saklanan Kral bu saldırıdan da kurtuldu. Bir yıl sonra, Fas Hava Kuvvetleri, Fransa'dan ülkeye dönen Kral'ın Boeing 727 uçağını vurarak düşürmeye çalışmış ama başaramamışlardı. Bu başarısız girişimlerden sonra, İçişleri Bakanı General Muhammed Oufkir öldürüldü ve 30 yetkili Tozmamert'te kötü ünü olan bir çöl kalesinde işkenceyle öldürüldü. General Oufkir'in çocukları ve karısı 25 yıl göz hapsine alındı. Aynı tarzla Kral uluslararası tepkilere aldırmaksızın 1975'te Batı Sahra'ya asker gönderdi ve Polisario Cephesi ile savaşı hızlandırdı. Yaklaşık 20 milyon dolara malolan bu serüven sonrasında da sorun çözülemedi.
Muhalifleri tarafından insan hakları ihlalleri ve zulüm yapmakla suçlanan otoriter Kral, yaşamını anlatan kitaplardan ikincisinde, krallığı boyunca verdiği kararlardan yüzde 60'ının yanlış olduğunu kendisi de kabul etti. Ancak, hatalarını hiçbir zaman açıklamadı. Fas Kralı Hasan, 24 Temmuz 1999'da öldü.
ARAP DÜNYASINA KARŞI TAVIR
Kral Hasan'ın bir diğer özelliği de iktidarda bulunduğu dönem içinde tüm arap dünyasının aksine İsrail ile iyi ilişki içinde olmasıydı.İki ülke arasındaki gizli temaslar, 1961 yılında, Hasan’ın babası Kral 5. Muhammed’in iktidarının son yılında başladı. 5. Muhammed, önce onbinlerce Faslı yahudinin İsrail’e göç etmesine izin verdi. Daha sonra tahta çıkan oğlu ise, kurulan ilişkileri kurumsallaştırdı.
Bir diğer olay da Nasır hakkında İsrail istihbaratı ile yaptığı işbirliğiydi. İsrail istihbarat uzmanlarından Yossi Melman’ın Ha’aretz gazetesinde açıkladığı bilgilere göre, Mossad, Mısırlı milliyetçi lider Cemal Abdül Nasır hakkında da, Fas’a önemli bilgiler verdi. Ma’ariv gazetesi yazarlarından Oded Granot’a göre ise, Mossad, ‘60’lı yıllarda Cezayir’e karşı Fas’a destek verdi. Bu dönemde, iki ülkenin Batı Sahra üzerindeki çatışmasında Fas’ı kuvvetlendirmek için, İsrail’den Fas’a 100 hafif tank gönderdi.
Fas gizli servisi de, bu dönemde İsrail’e önemli bilgiler verdi. Ha’aretz yazarı Amir Oren’in yaptığı açıklamalara göre, Faslılar, İsrail’e karşı birliğin sağlanması konulu bir Arap zirvesi sırasında ülke liderleri ve ordu komutanları arasındaki konuşmaların Mossad tarafından dinlenmesini sağladığı iddia edildi. Amir Oren, bu hizmetin önemini şu sözlerle anlatıyor: “Verilen istihbarat, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşı’nı kazanmasında belirleyici oldu.”
Ancak Fas, 1973 Yom Kippur savaşı sırasında Suriye’ye bir “dayanışma taburu” göndererek İsrail’i kızdırdı. Üç yıl sonra ise, İsrail Başbakanı İzak Rabin, Fas’ı gizlice ziyaret eden ilk İsrail lideri oldu. Bir peruk ve gözlükle kendini kamufle eden Rabin, Fas Kralı ile, Mısır ve Ürdün hakkında konuştu. 1977’de, aşırısı sağcı Menahem Begin’in İsrail’in başına geçmesinin ardından, ilişkiler yeni bir boyut kazandı. Kral Hasan, dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Moşe Dayan ile, Mısır lideri Enver Sedat’ın özel elçisi Hasan Tohami arasında gizli bir görüşmeye ev sahipliği yaptı. Görüşmelerin ardından Enver Sedat Kudüs’e uçtu ve Arap halklarında öfkeyle karşılanan 1979 “barış” anlaşmasının önünü açtı.
İsrail ile Fas arasında hiçbir zaman tam resmi diplomatik ilişkiler kurulmadı ama, Kral Hasan, doksanlı yıllarda, İzak Rabin ve Şimon Peres ile “açık” görüşmeler gerçekleştirdi.
1929'da dünyaya geldi. Arap dünyasının en uzun ömürlü kralı olan Hasan, 1961'de babası Kral Muhammed'in önemsiz bir ameliyat sırasında vefat etmesinin ardından 32 yaşında tahta geçti. Kral Hasan yönetiminin ilk yıllarında, çeşitli darbe girişimlerinden kurtulmayı başardı. 1971'de, doğum günü partisinde 1400 asker saldırıda bulundular, 100 misafiri öldürdüler ama banyoda saklanan Kral bu saldırıdan da kurtuldu. Bir yıl sonra, Fas Hava Kuvvetleri, Fransa'dan ülkeye dönen Kral'ın Boeing 727 uçağını vurarak düşürmeye çalışmış ama başaramamışlardı. Bu başarısız girişimlerden sonra, İçişleri Bakanı General Muhammed Oufkir öldürüldü ve 30 yetkili Tozmamert'te kötü ünü olan bir çöl kalesinde işkenceyle öldürüldü. General Oufkir'in çocukları ve karısı 25 yıl göz hapsine alındı. Aynı tarzla Kral uluslararası tepkilere aldırmaksızın 1975'te Batı Sahra'ya asker gönderdi ve Polisario Cephesi ile savaşı hızlandırdı. Yaklaşık 20 milyon dolara malolan bu serüven sonrasında da sorun çözülemedi.
Muhalifleri tarafından insan hakları ihlalleri ve zulüm yapmakla suçlanan otoriter Kral, yaşamını anlatan kitaplardan ikincisinde, krallığı boyunca verdiği kararlardan yüzde 60'ının yanlış olduğunu kendisi de kabul etti. Ancak, hatalarını hiçbir zaman açıklamadı. Fas Kralı Hasan, 24 Temmuz 1999'da öldü.
ARAP DÜNYASINA KARŞI TAVIR
Kral Hasan'ın bir diğer özelliği de iktidarda bulunduğu dönem içinde tüm arap dünyasının aksine İsrail ile iyi ilişki içinde olmasıydı.İki ülke arasındaki gizli temaslar, 1961 yılında, Hasan’ın babası Kral 5. Muhammed’in iktidarının son yılında başladı. 5. Muhammed, önce onbinlerce Faslı yahudinin İsrail’e göç etmesine izin verdi. Daha sonra tahta çıkan oğlu ise, kurulan ilişkileri kurumsallaştırdı.
Bir diğer olay da Nasır hakkında İsrail istihbaratı ile yaptığı işbirliğiydi. İsrail istihbarat uzmanlarından Yossi Melman’ın Ha’aretz gazetesinde açıkladığı bilgilere göre, Mossad, Mısırlı milliyetçi lider Cemal Abdül Nasır hakkında da, Fas’a önemli bilgiler verdi. Ma’ariv gazetesi yazarlarından Oded Granot’a göre ise, Mossad, ‘60’lı yıllarda Cezayir’e karşı Fas’a destek verdi. Bu dönemde, iki ülkenin Batı Sahra üzerindeki çatışmasında Fas’ı kuvvetlendirmek için, İsrail’den Fas’a 100 hafif tank gönderdi.
Fas gizli servisi de, bu dönemde İsrail’e önemli bilgiler verdi. Ha’aretz yazarı Amir Oren’in yaptığı açıklamalara göre, Faslılar, İsrail’e karşı birliğin sağlanması konulu bir Arap zirvesi sırasında ülke liderleri ve ordu komutanları arasındaki konuşmaların Mossad tarafından dinlenmesini sağladığı iddia edildi. Amir Oren, bu hizmetin önemini şu sözlerle anlatıyor: “Verilen istihbarat, İsrail’in 1967’deki Altı Gün Savaşı’nı kazanmasında belirleyici oldu.”
Ancak Fas, 1973 Yom Kippur savaşı sırasında Suriye’ye bir “dayanışma taburu” göndererek İsrail’i kızdırdı. Üç yıl sonra ise, İsrail Başbakanı İzak Rabin, Fas’ı gizlice ziyaret eden ilk İsrail lideri oldu. Bir peruk ve gözlükle kendini kamufle eden Rabin, Fas Kralı ile, Mısır ve Ürdün hakkında konuştu. 1977’de, aşırısı sağcı Menahem Begin’in İsrail’in başına geçmesinin ardından, ilişkiler yeni bir boyut kazandı. Kral Hasan, dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Moşe Dayan ile, Mısır lideri Enver Sedat’ın özel elçisi Hasan Tohami arasında gizli bir görüşmeye ev sahipliği yaptı. Görüşmelerin ardından Enver Sedat Kudüs’e uçtu ve Arap halklarında öfkeyle karşılanan 1979 “barış” anlaşmasının önünü açtı.
İsrail ile Fas arasında hiçbir zaman tam resmi diplomatik ilişkiler kurulmadı ama, Kral Hasan, doksanlı yıllarda, İzak Rabin ve Şimon Peres ile “açık” görüşmeler gerçekleştirdi.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Demirbaş Şarl (1682 - 1718)
Demirbaş Şarl, 1682'de doğdu. Cesaretinden ve savaşlarda gösterdiği başarılardan dolayı Yeniçeriler ve tarihçiler ona Demirbaş Şarl dedi. İsveç kralı on birinci Şarl'ın oğlu olan Demirbaş Şarl, 1697 yılında babasının yerine kral olmuştur. Rusya, Danimarka ve Polonya arasındaki ittifakı bahane edip, Danimarka'ya savaş açmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Daha sonra Rusya ve Polonya'ya savaş açtı.
Rus çarı Deli Petro karşısında önceleri başarılı olduysa da, Moskova'ya kadar ilerlediği sırada kışın ve ordusundaki salgın hastalığın etkisiyle Putlava'da yenildi. O dönem Osmanlı devletinde bulunan Bender'e iltica etti. Demirbaş Şarl bu Osmanlı toprağında beş sene gibi uzun bir süre oturmuş, bu süre içerisinde, Osmanlı Devletini Ruslara karşı sürekli kışkırtmıştır. Baltacı Mehmed Paşa'nın Rus Çarı Deli Petro'yu yenmesiyle sonuçlanan Prut savaşı, onun teşvikiyle çıkmıştı.
Prut Savaşı sonunda Ruslarla barış antlaşması yapıldığı halde Osmanlı devletini savaşması için kışkırtmaya devam eden Demirbaş Şarl, Bender'den çıkarılmak istendi. Direnen Şarl sonunda ele geçirilerek Dimetoka'da hapsedildi. Fakat kaçmayı başaran Demirbaş Şarl, Macaristan ve Almanya üzerinden İsveç'e geçmeyi başardı ise de orada boğularak öldürüldü (1718).
Demirbaş Şarl, 1682'de doğdu. Cesaretinden ve savaşlarda gösterdiği başarılardan dolayı Yeniçeriler ve tarihçiler ona Demirbaş Şarl dedi. İsveç kralı on birinci Şarl'ın oğlu olan Demirbaş Şarl, 1697 yılında babasının yerine kral olmuştur. Rusya, Danimarka ve Polonya arasındaki ittifakı bahane edip, Danimarka'ya savaş açmış ve büyük bir zafer kazanmıştı. Daha sonra Rusya ve Polonya'ya savaş açtı.
Rus çarı Deli Petro karşısında önceleri başarılı olduysa da, Moskova'ya kadar ilerlediği sırada kışın ve ordusundaki salgın hastalığın etkisiyle Putlava'da yenildi. O dönem Osmanlı devletinde bulunan Bender'e iltica etti. Demirbaş Şarl bu Osmanlı toprağında beş sene gibi uzun bir süre oturmuş, bu süre içerisinde, Osmanlı Devletini Ruslara karşı sürekli kışkırtmıştır. Baltacı Mehmed Paşa'nın Rus Çarı Deli Petro'yu yenmesiyle sonuçlanan Prut savaşı, onun teşvikiyle çıkmıştı.
Prut Savaşı sonunda Ruslarla barış antlaşması yapıldığı halde Osmanlı devletini savaşması için kışkırtmaya devam eden Demirbaş Şarl, Bender'den çıkarılmak istendi. Direnen Şarl sonunda ele geçirilerek Dimetoka'da hapsedildi. Fakat kaçmayı başaran Demirbaş Şarl, Macaristan ve Almanya üzerinden İsveç'e geçmeyi başardı ise de orada boğularak öldürüldü (1718).
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Ahmet Zogu (1895 - 1961)
Ahmet Zogu (tam adı Ahmet Muhtar Zogu) 8 Ekim 1895'te doğdu.
1928-1939 yılları arasında kendisini Arnavutluk Kralı ilan etmiş, 1939'da İtalya'nın Arnavutluk'u işgalinden 1945'de Enver Hoca yönetiminin kuruluşuna kadar da bu payeyi sürgünde taşımış ilginç bir Arnavut siyasetçidir.
8 Ekim 1895’te Osmanlı İmparatorluğu'nun o zamanki Arnavutluk bölgesinde Mati şehrinin valisi Cemal Zogu Paşa (Cemal Zogolli Paşa)'nın ve ikinci karısı Salah Toptani Bey’in kızı Sadiye Hanım’ın üçüncü çocuğu olarak Burgajet kalesinde doğmuştur.
Osmanlı Devleti'nin 3. Ordu’sunun merkezi olan, Mustafa Kemal’in de eğitim gördüğü Manastır Askeri İdadisi’nin bulunduğu Manastır’da geçen ilkokul yıllarının ardından, eğitimini sürdürmek üzere İstanbul’a Galatasaray Lisesi'ne girdi.
Mektebi Sultani 1907 yarı yıl tatilinde büyük bir yangın geçirmiş, okulun arşivi ve kütüphanesi de dahil olmak üzere pek çok bölümü kül olmuştu. Bu yüzden Galatasaray’da eğitime iki yıl ara verilmişti. Ahmet Zogu okula gidemediği bu dönemde, 2. Meşrutiyet'in ilanına, 31 Mart olayları na, Hareket Ordusu'nun İstanbul’a girişine, II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesine tanık oldu.
Galatasaray, Tevfik Fikret Bey’in müdürlüğünde 1909’da eğitime yeniden başlayabilince, Ahmed Zogu eğitimine devam etti. Mezuniyetinden sonra bir yandan hukuk okuyor bir yandan da gazete muhabirliği yapıyordu. (Ahmet Zogu’nun Vakit Gazetesi’nde muhabir olduğu söylenmiş ise de, o tarihlerde Vakit Gazetesi daha kurulmamıştı. Yine Galatasaray ve Hukuk Mektebi mezunu Hakkı Tarık Us, Vakit Gazetesi’ni, kardeşi Mehmet Asım ve Ahmet Emin Yalman ile birlikte 1917’de kuracaktı. Zogu’nun muhabiri olduğu gazete daha önceki yıllarda yine Galatasaray Sultanisi’nden mezun olup Hukuk Mektebi’nde de okumuş olan Yunus Nadi'nin kurduğu Rumeli, Tanin, Tercüman-ı Hakikat ve Tasvir-i Efkâr gazetelerinde muhabirlik yapmaya başladı.
912'de Balkan Savaşı başlayıp İmgiltere'de ilan edilen Avlonya Bildirisi üzerine Arnavutluk Osmanlı Devleti'nden ayrılınca Yunus Nadi Ahmet Zogu'yu röportajlar yapması için Arnavutluk'a gönderdi. Ve söylentiye göre, kendisinden ilk haber, 1. Dünya Savaşı ve sonrasındaki keşmekeşin ardından, 16 yıl sonra, 1928'de geldi. 'İyiyim. Arnavutluk'tayım. Kral benim. Tafsilatı postadan gönderiyorum.'
Ahmet Zogu (tam adı Ahmet Muhtar Zogu) 8 Ekim 1895'te doğdu.
1928-1939 yılları arasında kendisini Arnavutluk Kralı ilan etmiş, 1939'da İtalya'nın Arnavutluk'u işgalinden 1945'de Enver Hoca yönetiminin kuruluşuna kadar da bu payeyi sürgünde taşımış ilginç bir Arnavut siyasetçidir.
8 Ekim 1895’te Osmanlı İmparatorluğu'nun o zamanki Arnavutluk bölgesinde Mati şehrinin valisi Cemal Zogu Paşa (Cemal Zogolli Paşa)'nın ve ikinci karısı Salah Toptani Bey’in kızı Sadiye Hanım’ın üçüncü çocuğu olarak Burgajet kalesinde doğmuştur.
Osmanlı Devleti'nin 3. Ordu’sunun merkezi olan, Mustafa Kemal’in de eğitim gördüğü Manastır Askeri İdadisi’nin bulunduğu Manastır’da geçen ilkokul yıllarının ardından, eğitimini sürdürmek üzere İstanbul’a Galatasaray Lisesi'ne girdi.
Mektebi Sultani 1907 yarı yıl tatilinde büyük bir yangın geçirmiş, okulun arşivi ve kütüphanesi de dahil olmak üzere pek çok bölümü kül olmuştu. Bu yüzden Galatasaray’da eğitime iki yıl ara verilmişti. Ahmet Zogu okula gidemediği bu dönemde, 2. Meşrutiyet'in ilanına, 31 Mart olayları na, Hareket Ordusu'nun İstanbul’a girişine, II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesine tanık oldu.
Galatasaray, Tevfik Fikret Bey’in müdürlüğünde 1909’da eğitime yeniden başlayabilince, Ahmed Zogu eğitimine devam etti. Mezuniyetinden sonra bir yandan hukuk okuyor bir yandan da gazete muhabirliği yapıyordu. (Ahmet Zogu’nun Vakit Gazetesi’nde muhabir olduğu söylenmiş ise de, o tarihlerde Vakit Gazetesi daha kurulmamıştı. Yine Galatasaray ve Hukuk Mektebi mezunu Hakkı Tarık Us, Vakit Gazetesi’ni, kardeşi Mehmet Asım ve Ahmet Emin Yalman ile birlikte 1917’de kuracaktı. Zogu’nun muhabiri olduğu gazete daha önceki yıllarda yine Galatasaray Sultanisi’nden mezun olup Hukuk Mektebi’nde de okumuş olan Yunus Nadi'nin kurduğu Rumeli, Tanin, Tercüman-ı Hakikat ve Tasvir-i Efkâr gazetelerinde muhabirlik yapmaya başladı.
912'de Balkan Savaşı başlayıp İmgiltere'de ilan edilen Avlonya Bildirisi üzerine Arnavutluk Osmanlı Devleti'nden ayrılınca Yunus Nadi Ahmet Zogu'yu röportajlar yapması için Arnavutluk'a gönderdi. Ve söylentiye göre, kendisinden ilk haber, 1. Dünya Savaşı ve sonrasındaki keşmekeşin ardından, 16 yıl sonra, 1928'de geldi. 'İyiyim. Arnavutluk'tayım. Kral benim. Tafsilatı postadan gönderiyorum.'
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Kazıklı Voyvoda ( .... - 1462)
Kazıklı Voyvoda olarak tanınan Eflak Prensi Dördüncü Vlad, Voyvoda Dracola'nın oğludur. Fatih Sultan Mehmed zamanında Osmanlılara karşı savaştı. Ele geçirdiği Türk esirlerini kazığa vurarak ve türlü işkencelerle öldürerek Balkanlarda kanlı bir iz bıraktı. Vidin Bey'i Hamza Paşa'yı ve beraberindekileri kazığa vuran kişi de O'dur.
Esirlerin derilerini yüzdürerek üzerine tuz sürdürüp keçilere yalatmak, kendisine gönderilen Osmanlı elçilerinin çıkartmak istemedikleri sarıklarını kafalarına çaktırmak, annelerin memelerini kestirip yerlerine çocukların başlarını sokturmak gibi akıl almaz işkence usullerini icat etmiş vahşi bir liderdir. Fatih Sultan Mehmed tarafından yakalanmaya çalıştıysa da kaçmayı başarmış, nihayet kendi adamlarından biri tarafından 1462 yılında öldürülmüştür.
Kazıklı Voyvoda olarak tanınan Eflak Prensi Dördüncü Vlad, Voyvoda Dracola'nın oğludur. Fatih Sultan Mehmed zamanında Osmanlılara karşı savaştı. Ele geçirdiği Türk esirlerini kazığa vurarak ve türlü işkencelerle öldürerek Balkanlarda kanlı bir iz bıraktı. Vidin Bey'i Hamza Paşa'yı ve beraberindekileri kazığa vuran kişi de O'dur.
Esirlerin derilerini yüzdürerek üzerine tuz sürdürüp keçilere yalatmak, kendisine gönderilen Osmanlı elçilerinin çıkartmak istemedikleri sarıklarını kafalarına çaktırmak, annelerin memelerini kestirip yerlerine çocukların başlarını sokturmak gibi akıl almaz işkence usullerini icat etmiş vahşi bir liderdir. Fatih Sultan Mehmed tarafından yakalanmaya çalıştıysa da kaçmayı başarmış, nihayet kendi adamlarından biri tarafından 1462 yılında öldürülmüştür.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Şarlken (1500 - 1557)
Şarlken, 24 Şubat 1500'de Gand'da doğdu. Babası 1506'da ölünce, halası onu Hollanda Kral naibi yaptı. İkinci Ferdinand'ın ölümünden sonra, Aragon ve Kastilya'nın yönetimini, annesinin akıl hastalığı nedeni ile Şarlken üstlendi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın 1520'de Osmanlı tahtına çıkmasından sonra Osmanlıların Avrupa'ya akınları daha da arttı. Macaristan Bohemya Kralı, 1526'da Mohaç'ta Osmanlılara yenilince, Şarlken'in kardeşi Ferdinand, geride kalan toprakların yönetimini ele geçirdi. Şarlken 1527'de, çoğunluğu paralı Germen askerlerinden oluşan ordusu ile Roma'ya girerek kenti yağmaladı. Papa ile bir antlaşma imzalayan Şarlken, Bologna'ya geçti ve Şubat 1530'da Papa tarafından kutsal Roma-Germen İmparatoru olarak kutsandı.
1529'da Viyana'yı kuşatan Kanuni Sultan Süleyman, Avusturya'ya büyük kayıplar verdirdi. Şarlken'in kardeşi Ferdinand Osmanlı akınları ile uğraşırken Alman prensleri üzerindeki otoritesini yitirdi. Şarlken, 1532'de Viyana önlerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir meydan savaşına zorlandıysa da buna yanaşmadı. Fransa üzerine akınlar düzenledi. Bu seferlerin sonuncusu da başarısızlıkla sonuçlanınca, İspanya ve Hollanda'yı oğlu Phillipe'e verdi. Avusturya'yı ise kardeşi Ferdinand'a bıraktı. Eylül 1556'da İspanya'ya gitti ve 1557'de Yuste Manastırı'na kapandı ve burada öldü.
Şarlken Avrupa'da kendi egemenliği altında birleşmiş, Katolik bir imparatorluk kurmak istiyordu. Bu amaçla uzun yıllar Protestanlar ve Osmanlılarla savaştı. Ancak geniş bir alana yayılmış, farklı iktisadi, dinsel ve kültürel yapılara sahip krallıkları Katoliklik etrafında bir araya getirmeyi başaramadı.
Sigismund (1368 - 1437)
Ünlü Alman İmparatoru Sigismund Lüksemburg doğumludur. İmparator IV. Charles'in oğlu olup, Brandburg Hakimi, Kral Louis'in kızı ile evlenerek, Macaristan ve Lehistan Kralı olmuştur. 1396'da Türklere karşı büyük Haçlı ordusunu kurmuş ve Yıldırım Bayezid'in ordusuyla çarpışmış ve yenilgiye uğramıştır. 1411 yılında İmparator olmuştur. 1427 ve 1435 yıllarında Osmanlı ordusuna karşı savaş açmışsa da bozguna uğramıştır.
Katerina II (1729 - 1796)
Rus Çariçesi İkinci Katarina 1729'da doğdu. Alman asıllı olan İkinci Katarina, Çar Üçüncü Petro ile evlendi ve onun ölümü üzerine 1762 yılında tahta çıktı. 1774-75 yılları arasında Pugaçev ayaklanmasını bastırmayı başaran İkinci Katarina, adliye, maliye, idare alanlarında reformlar yaptı. Osmanlılar'dan Kırım'ı, Lehistan'dan da doğu topraklarını aldı. Voltaire ve Diderot ile mektuplaşan İkinci Katarina, tarihte "Büyük Katarina" olarak anılır. 1796'da öldü.
Şarlken, 24 Şubat 1500'de Gand'da doğdu. Babası 1506'da ölünce, halası onu Hollanda Kral naibi yaptı. İkinci Ferdinand'ın ölümünden sonra, Aragon ve Kastilya'nın yönetimini, annesinin akıl hastalığı nedeni ile Şarlken üstlendi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın 1520'de Osmanlı tahtına çıkmasından sonra Osmanlıların Avrupa'ya akınları daha da arttı. Macaristan Bohemya Kralı, 1526'da Mohaç'ta Osmanlılara yenilince, Şarlken'in kardeşi Ferdinand, geride kalan toprakların yönetimini ele geçirdi. Şarlken 1527'de, çoğunluğu paralı Germen askerlerinden oluşan ordusu ile Roma'ya girerek kenti yağmaladı. Papa ile bir antlaşma imzalayan Şarlken, Bologna'ya geçti ve Şubat 1530'da Papa tarafından kutsal Roma-Germen İmparatoru olarak kutsandı.
1529'da Viyana'yı kuşatan Kanuni Sultan Süleyman, Avusturya'ya büyük kayıplar verdirdi. Şarlken'in kardeşi Ferdinand Osmanlı akınları ile uğraşırken Alman prensleri üzerindeki otoritesini yitirdi. Şarlken, 1532'de Viyana önlerinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından bir meydan savaşına zorlandıysa da buna yanaşmadı. Fransa üzerine akınlar düzenledi. Bu seferlerin sonuncusu da başarısızlıkla sonuçlanınca, İspanya ve Hollanda'yı oğlu Phillipe'e verdi. Avusturya'yı ise kardeşi Ferdinand'a bıraktı. Eylül 1556'da İspanya'ya gitti ve 1557'de Yuste Manastırı'na kapandı ve burada öldü.
Şarlken Avrupa'da kendi egemenliği altında birleşmiş, Katolik bir imparatorluk kurmak istiyordu. Bu amaçla uzun yıllar Protestanlar ve Osmanlılarla savaştı. Ancak geniş bir alana yayılmış, farklı iktisadi, dinsel ve kültürel yapılara sahip krallıkları Katoliklik etrafında bir araya getirmeyi başaramadı.
Sigismund (1368 - 1437)
Ünlü Alman İmparatoru Sigismund Lüksemburg doğumludur. İmparator IV. Charles'in oğlu olup, Brandburg Hakimi, Kral Louis'in kızı ile evlenerek, Macaristan ve Lehistan Kralı olmuştur. 1396'da Türklere karşı büyük Haçlı ordusunu kurmuş ve Yıldırım Bayezid'in ordusuyla çarpışmış ve yenilgiye uğramıştır. 1411 yılında İmparator olmuştur. 1427 ve 1435 yıllarında Osmanlı ordusuna karşı savaş açmışsa da bozguna uğramıştır.
Katerina II (1729 - 1796)
Rus Çariçesi İkinci Katarina 1729'da doğdu. Alman asıllı olan İkinci Katarina, Çar Üçüncü Petro ile evlendi ve onun ölümü üzerine 1762 yılında tahta çıktı. 1774-75 yılları arasında Pugaçev ayaklanmasını bastırmayı başaran İkinci Katarina, adliye, maliye, idare alanlarında reformlar yaptı. Osmanlılar'dan Kırım'ı, Lehistan'dan da doğu topraklarını aldı. Voltaire ve Diderot ile mektuplaşan İkinci Katarina, tarihte "Büyük Katarina" olarak anılır. 1796'da öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Vladislas (1423 - 1441)
Varna Savaşı'nda vurulduğundan dolayı Varnalı olarak da anılan Vladislas, 1423'de doğdu.
1434'de babası Ladislas Jagellon'un yerine Polonya Kralı oldu. İmparator II. Albert'in ölümü üzerine Polonya'dan ayrıldı ve Macar Krallığına seçildi. 1440 yılında tekrar Polonya'ya döndü.
II. Murad zamanında Osmanlı Türkleri'ne karşı meşhur kumandan Jean Hunyade'ın idaresinde bir Haçlı Seferi düzenlenmesine neden olmuştur. Varna'da büyük bir bozguna uğramış ve başı kesilerek bir kaç ay önce imzaladığı musalahanamenin asılı bulunduğu mızrağa takılmıştır.
Varna Savaşı'nda vurulduğundan dolayı Varnalı olarak da anılan Vladislas, 1423'de doğdu.
1434'de babası Ladislas Jagellon'un yerine Polonya Kralı oldu. İmparator II. Albert'in ölümü üzerine Polonya'dan ayrıldı ve Macar Krallığına seçildi. 1440 yılında tekrar Polonya'ya döndü.
II. Murad zamanında Osmanlı Türkleri'ne karşı meşhur kumandan Jean Hunyade'ın idaresinde bir Haçlı Seferi düzenlenmesine neden olmuştur. Varna'da büyük bir bozguna uğramış ve başı kesilerek bir kaç ay önce imzaladığı musalahanamenin asılı bulunduğu mızrağa takılmıştır.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Tökeli İmre (1657 - 1705)
Tökeli İmre 1657'de Kesmark'da doğdu. Avusturya yönetimindeki Protestan Macarların şefiydi. Protestanlar Avusturya İmparatoru'nun Katolik mezhebine geçmeleri için yaptığı teklifi kabul etmediler ve başlarında Tökeli İmre olduğu halde İmparatora karşı ayaklandılar.
Tökeli İmre, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'ya başvurarak, Osmanlı himayesine girmek istediğini bildirdi. Avusturya ile barışı bozmak istemeyen Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, olumlu karşılık vermedi. Buna rağmen savaşa devam eden Tökeli İmre, yukarı Macaristan'ı ele geçirdi. Fakat taraftarlarından çoğu kendisini terk edince Fazıl Ahmed Paşa'ya yaptığı teklifi, 1681 yılında Kara Mustafa Paşa'ya tekrarladı ve ona hediyeler göndererek yakınlık kurdu. Tökeli İmre'ye Orta Macaristan kralı ünvanı verildi. Türklerden aldığı kuvvetlerle bir çok Avusturya kalesini ele geçirdi. Ancak İkinci Viyana bozgunundan sonra önceden aldığı kaleleri kaybetti.
1688 yılında teslim oldu ve Viyana'ya götürüldü. Serbest kaldıktan sonra Osmanlı ordusunda görev aldı. Türk ve Tatar kuvvetlerinin başında Transilvanya'ya girdi ve Germen Ordusu'nu yenilgiye uğrattı. Bu başarısından dolayı Tökeli İmre'ye Transilvanya prensliği verildi. Zenta yenilgisinden sonra İzmit'e çekildi. Karlofça barış görüşmelerinde Avusturyalılar, Tökeli İmre'nin kendilerine teslim edilmesini istedilerse de Osmanlı devleti bunu kabul etmedi. Tökeli İmre 1705 yılında İzmit'te öldü.
Tökeli İmre 1657'de Kesmark'da doğdu. Avusturya yönetimindeki Protestan Macarların şefiydi. Protestanlar Avusturya İmparatoru'nun Katolik mezhebine geçmeleri için yaptığı teklifi kabul etmediler ve başlarında Tökeli İmre olduğu halde İmparatora karşı ayaklandılar.
Tökeli İmre, Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'ya başvurarak, Osmanlı himayesine girmek istediğini bildirdi. Avusturya ile barışı bozmak istemeyen Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, olumlu karşılık vermedi. Buna rağmen savaşa devam eden Tökeli İmre, yukarı Macaristan'ı ele geçirdi. Fakat taraftarlarından çoğu kendisini terk edince Fazıl Ahmed Paşa'ya yaptığı teklifi, 1681 yılında Kara Mustafa Paşa'ya tekrarladı ve ona hediyeler göndererek yakınlık kurdu. Tökeli İmre'ye Orta Macaristan kralı ünvanı verildi. Türklerden aldığı kuvvetlerle bir çok Avusturya kalesini ele geçirdi. Ancak İkinci Viyana bozgunundan sonra önceden aldığı kaleleri kaybetti.
1688 yılında teslim oldu ve Viyana'ya götürüldü. Serbest kaldıktan sonra Osmanlı ordusunda görev aldı. Türk ve Tatar kuvvetlerinin başında Transilvanya'ya girdi ve Germen Ordusu'nu yenilgiye uğrattı. Bu başarısından dolayı Tökeli İmre'ye Transilvanya prensliği verildi. Zenta yenilgisinden sonra İzmit'e çekildi. Karlofça barış görüşmelerinde Avusturyalılar, Tökeli İmre'nin kendilerine teslim edilmesini istedilerse de Osmanlı devleti bunu kabul etmedi. Tökeli İmre 1705 yılında İzmit'te öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Franz Joseph (1830 - 1916)
Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı. Habsburg hakimiyetine son veren 1848 İhtilalinde, Avusturya İmparatoru Ferdinand, 18 yaşında yeğeni lehine tahttan çekildi. Böylece Franz Joseph, Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı oldu (1848).
Franz Joseph imparator olduğu zaman, imparatorluk karışıklıklar içinde çalkalanıyordu. Çekler, İtalya'daki devletler ve Macarlar ayaklanmıştı. Macarlar bir cumhuriyet kurmuşlardı. Lombardiya ve Venedik'i Sardinya Kralı Şarl Albert işgal etmişti. Franz Joseph, kısa zamanda bu ayaklanmaları bastırdı.
1859 'dan 1866 'ya kadar, Sardinyalılar ve Prusyalılarla savaşmak zorunda kaldı. 1866 Sadova'da Avusturya ordusu, Prusyalılara karşı yenildi. Almanya'daki, üstünlüğünü kaybetti. İtalya'daki Avusturya'ya bağlı hükümetler, İtalyan birliğine girdi. Franz Joseph, bu durum karşısında, Macaristan'la Avusturya'nın birleştiğini, birbirlerine eşit iki krallık olduğunu ilan etmek zorunda kaldı (1867). Böylece ikili devlet kurulmuş oldu. Bununla beraber Franz Joseph, imparatorluk içinde yaşayan milletlere temiz siyaseti, sempatisi ve cömertliği ile kendisini sevdirdi.
Fakat talihsiz oluşu, zaman zaman onu rahatsız etti. Oğlu canına kıydı, karısı bir suikast sonucu öldü. Almanya İmparatorluğu ile ittifak birliğini yaptı. Avusturya veliahtı Franz Ferdinand'ın, Sırplar tarafından öldürümesi üzerine Sırbistan'a savaş ilan etti (1914). Böylece I. Dünya Savaşı'nın çıkmasına sebep oldu. Fakat bu savaşın dünyaya getirdiği felaketleri göremeden, savaşın çıkmasından iki sene sonra öldü.
Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı. Habsburg hakimiyetine son veren 1848 İhtilalinde, Avusturya İmparatoru Ferdinand, 18 yaşında yeğeni lehine tahttan çekildi. Böylece Franz Joseph, Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı oldu (1848).
Franz Joseph imparator olduğu zaman, imparatorluk karışıklıklar içinde çalkalanıyordu. Çekler, İtalya'daki devletler ve Macarlar ayaklanmıştı. Macarlar bir cumhuriyet kurmuşlardı. Lombardiya ve Venedik'i Sardinya Kralı Şarl Albert işgal etmişti. Franz Joseph, kısa zamanda bu ayaklanmaları bastırdı.
1859 'dan 1866 'ya kadar, Sardinyalılar ve Prusyalılarla savaşmak zorunda kaldı. 1866 Sadova'da Avusturya ordusu, Prusyalılara karşı yenildi. Almanya'daki, üstünlüğünü kaybetti. İtalya'daki Avusturya'ya bağlı hükümetler, İtalyan birliğine girdi. Franz Joseph, bu durum karşısında, Macaristan'la Avusturya'nın birleştiğini, birbirlerine eşit iki krallık olduğunu ilan etmek zorunda kaldı (1867). Böylece ikili devlet kurulmuş oldu. Bununla beraber Franz Joseph, imparatorluk içinde yaşayan milletlere temiz siyaseti, sempatisi ve cömertliği ile kendisini sevdirdi.
Fakat talihsiz oluşu, zaman zaman onu rahatsız etti. Oğlu canına kıydı, karısı bir suikast sonucu öldü. Almanya İmparatorluğu ile ittifak birliğini yaptı. Avusturya veliahtı Franz Ferdinand'ın, Sırplar tarafından öldürümesi üzerine Sırbistan'a savaş ilan etti (1914). Böylece I. Dünya Savaşı'nın çıkmasına sebep oldu. Fakat bu savaşın dünyaya getirdiği felaketleri göremeden, savaşın çıkmasından iki sene sonra öldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
II. Carol (1893 - 1954)
1930 - 1940 yılları arasında Romanya Kralı olan II. Carol, 15 Ekim 1893'te Sinaia'da doğdu. Tartışmalı bir biçimde iktidara geçtikten sonra kişisel bir diktatörlük kurmuştur. Kral I. Ferdinand'ın en büyük oğlu olan II. Carol, büyük amcası Kral I. Carol'un Ekim 1914'te ölümü üzerine veliaht oldu.
II. Carol, İtalyan diktatör Benito Mussolini'nin otoriter yöntemlerine olan hayranlığıyla, Romanya'da demokrasinin güçsüz olan temellerini daha da sarstı. Ülkedeki en önemli faşist grup olan Demir Muhafızlar'ın giderek daha büyük bir siyasal tehdit oluşturması üzerine, Şubat 1938'de Korporatist, diktatörlüğünü ilan etti. Aralıkta kapatılmış olan siyasal partilerin yerini doldurmak ve bir toplumsal reform programı sunmak amacıyla, kendi önderliğinde Ulusal Yeniden Doğuş Cephesi'ni (Frontul Renasterii Natioanele) kurdu. II. Dünya Savaşında, Romanya'nın Transilvanya (Erdel), Dobrogea (Dobruca), Bukovina ve Besarabia'daki (Baserabya) topraklarını Mihver Devletleri ile SSCB'ye kaptırmasından sonra, tahtı oğlu Mihai'ye bırakarak (6 Eylül 1940) ikinci kez sürgüne gitti. Temmuz 1947'de Lupescu'yla evlendi. 4 Nisan 1953'te, Portekiz'in Estoril kentinde öldü.
Edward VII (1841 - 1910)
İngiltere ve İrlanda Kralı ve Hindistan imparatoru olan VII. Edward, 1841 yılında doğdu. 1901 yılında tahta çıktı. Silik kişiliğine rağmen devlet yönetiminde kabiliyetli olduğunu gösterdi. Dış politikada kendinden önceki siyasal geleneği yıkarak, sonradan üçlü anlaşma olarak nitelendirilecek olan Rusya ve Fransa ile yakınlaşma politikası izledi. 1910 yılında öldü.
Rakoçi (1621 - 1660)
İkinci Georges Rakoçi, Osmanlı tarihinde adı geçmiş büyük bir Macar ailenin ikinci oğludur. 1621 - 1660 yılları arasında yaşamıştır. 1648'de babasının yerine geçmiş ve Erdel beyi olmuştur. 1658'de Sultan Dördüncü Mehmed zamanında Erdel'i Osmanlıya terketmeye mecbur edilmiştir. Osmanlı Türklerine karşı muharebeye girişerek bir defa galip gelmiş, fakat Budin valisi tarafından boğularak öldürülmüştür.
1930 - 1940 yılları arasında Romanya Kralı olan II. Carol, 15 Ekim 1893'te Sinaia'da doğdu. Tartışmalı bir biçimde iktidara geçtikten sonra kişisel bir diktatörlük kurmuştur. Kral I. Ferdinand'ın en büyük oğlu olan II. Carol, büyük amcası Kral I. Carol'un Ekim 1914'te ölümü üzerine veliaht oldu.
II. Carol, İtalyan diktatör Benito Mussolini'nin otoriter yöntemlerine olan hayranlığıyla, Romanya'da demokrasinin güçsüz olan temellerini daha da sarstı. Ülkedeki en önemli faşist grup olan Demir Muhafızlar'ın giderek daha büyük bir siyasal tehdit oluşturması üzerine, Şubat 1938'de Korporatist, diktatörlüğünü ilan etti. Aralıkta kapatılmış olan siyasal partilerin yerini doldurmak ve bir toplumsal reform programı sunmak amacıyla, kendi önderliğinde Ulusal Yeniden Doğuş Cephesi'ni (Frontul Renasterii Natioanele) kurdu. II. Dünya Savaşında, Romanya'nın Transilvanya (Erdel), Dobrogea (Dobruca), Bukovina ve Besarabia'daki (Baserabya) topraklarını Mihver Devletleri ile SSCB'ye kaptırmasından sonra, tahtı oğlu Mihai'ye bırakarak (6 Eylül 1940) ikinci kez sürgüne gitti. Temmuz 1947'de Lupescu'yla evlendi. 4 Nisan 1953'te, Portekiz'in Estoril kentinde öldü.
Edward VII (1841 - 1910)
İngiltere ve İrlanda Kralı ve Hindistan imparatoru olan VII. Edward, 1841 yılında doğdu. 1901 yılında tahta çıktı. Silik kişiliğine rağmen devlet yönetiminde kabiliyetli olduğunu gösterdi. Dış politikada kendinden önceki siyasal geleneği yıkarak, sonradan üçlü anlaşma olarak nitelendirilecek olan Rusya ve Fransa ile yakınlaşma politikası izledi. 1910 yılında öldü.
Rakoçi (1621 - 1660)
İkinci Georges Rakoçi, Osmanlı tarihinde adı geçmiş büyük bir Macar ailenin ikinci oğludur. 1621 - 1660 yılları arasında yaşamıştır. 1648'de babasının yerine geçmiş ve Erdel beyi olmuştur. 1658'de Sultan Dördüncü Mehmed zamanında Erdel'i Osmanlıya terketmeye mecbur edilmiştir. Osmanlı Türklerine karşı muharebeye girişerek bir defa galip gelmiş, fakat Budin valisi tarafından boğularak öldürülmüştür.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
Geri: KraLLar - KraLiçeLer
Henry III (1551 - 1589)
Fransa Kralı İkinci Henry'nin oğludur. 1551 yılında doğdu. Prensliği zamanında dük d'anjou ünvanına sahipti. Başkaları tarafından kazanılmış birkaç zaferin, haksız olarak kendisine ait gösterilmesi sonucu şöhreti arttı. Lehistan tarafından Sigismond Auguste'nin ölümü üzerine, Lehistan Kralı oldu. Fakat kardeşi Dokuzuncu Charles'in ölüm haberini alan Üçüncü Henry, Fransa'ya dönerek krallık tahtına oturdu. İnce zayıf vücudu ile kadın gibi davranan kralı, halk hiçbir zaman sevmedi. Protestanlara karşı davranışlar sergiledi. Katolik ayaklanması sırasında zor anlar yaşadı. Navar Kralı, Üçüncü Henry'nin imdadına yetişti. Paris'i muhasara etmekteyken bir papaz tarafından 1589'da öldürüldü.
Fransa Kralı İkinci Henry'nin oğludur. 1551 yılında doğdu. Prensliği zamanında dük d'anjou ünvanına sahipti. Başkaları tarafından kazanılmış birkaç zaferin, haksız olarak kendisine ait gösterilmesi sonucu şöhreti arttı. Lehistan tarafından Sigismond Auguste'nin ölümü üzerine, Lehistan Kralı oldu. Fakat kardeşi Dokuzuncu Charles'in ölüm haberini alan Üçüncü Henry, Fransa'ya dönerek krallık tahtına oturdu. İnce zayıf vücudu ile kadın gibi davranan kralı, halk hiçbir zaman sevmedi. Protestanlara karşı davranışlar sergiledi. Katolik ayaklanması sırasında zor anlar yaşadı. Navar Kralı, Üçüncü Henry'nin imdadına yetişti. Paris'i muhasara etmekteyken bir papaz tarafından 1589'da öldürüldü.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
1 sayfadaki 2 sayfası • 1, 2
1 sayfadaki 2 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz