İstanbulda Bir Küçük, Bir Yalnız, Bir Mahzun Kız...
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
İstanbulda Bir Küçük, Bir Yalnız, Bir Mahzun Kız...
İstanbul’da Bir Küçük, Bir Yalnız, Bir Mahzun Kız...
İstanbul’da,
Eminönü’nde,
bir küçük, bir yalnız, bir mahzun kız...
Saçları örgüsüz,dizlerinde yara izleri..
Yeni Camii’nin, soğuk, taş merdivenlerine oturmuş,
bakışları kanat seslerinde güvercinlerin,
burnunda gevrek simit kokuları...
Karnı aç,
belki de üç beş lokma ekmeğe muhtaç...
İstanbul’da,
Eminönü’nde,
bir küçük, bir yalnız, bir mahzun kız...
Yaslamış başını, ana kucağı özleminde,
soğuk, gri, sevimsiz korkuluklarına Galata’nın...
Denizi seyretmekte öylesine dalgın
ve türküsünü dinlemekte çığlık çığlığa martıların.
Bir kesif öksürük gezinir dudaklarında,
boğazında hırıltılar ,
hasta belli ki, zorca da soluk almakta...
Küçücük parmaklarında kir,
yüzünde hüzün,
zamanı çalmakta hayattan,ya da zaman onu çalmakta...
Kadıköy vapurunun arka güvertesinde,
bir küçük, bir esmer kız...
Öyle masum, öyle mazlum, öyle yalnız, öyle kederli...
Kendince şarkılar mırıldanmakta köpüklerine dalgaların...
Rüzgarla oynaşır zülüfleri,
kara gözleri alev alev ateş, yanmakta...
Ufuk çizgisinde bakışları,
gökyüzü ile denizi oralarda, kucaklaşmış, kardeş sanmakta...
Küçük bir kız,
yaşar gider keşmekeşinde şehrin...
Ter kokulu, köhne bir otobüsün, kirli arka camına dayamış alnını,
akıp giden kaldırım taşlarını sayıyor
ve kim bilir hangi küçücük dünyalarda dolaşıyor?...
Gölgeleri kalabalıkların, adım adım büyümekte düşüncelerinde,
kaplamakta karanlıklar küçücük hayatını, acımasız...
Yitik bir semtte, karanlık bir sokakta kayboluyor,
yırtık pabuçlarıyla sürükleyip peşi sıra çabucacık...
Ne bir şefkatli baba eli var saçlarını okşayan şüphesiz,
ne de bir ana kucağı, ayaz gecelerinde sığındığı sıcacık!...
Bilir misiniz,
fırtınalı gecelerdeki öfkesi rüzgarın,
onun çocuk yüreğindeki korkular nedeni ile yumuşar?
Deli deli esişler,
bu nedenle meltem serinliğine dönüşür gün doğumlarında?
Ve her ışıdığında gün,
hayatın her yeniden canlanışında,
kimsesizliklere uyanır da uykulu gözleri,
kara bakışlarında gezinir,
çiçeğe düşen çiğ misali bir iki damla yaş...
Ne zordur bilir misiniz, küçük bir yürekle, hayasız hayatla savaş?
Küçük bir kız İstanbul’da...
Yürür gider,
bakarım ardından öylesine, bahar sonrası serinlerinde üzgün...
Sıkışır kalbim, yaş dolar gözlerime,
tanımam, bilmem de, öylesine işte kaderine ağlarım...
Suskunluklar gezinir dudaklarımda, şiirim küser,
utanır duygularım...
Sönmüştür lambalar, karanlıktır sokakları,
yorgun bir Aralık akşamı, yağmalardadır bir üşüten hafif çise...
Perde!... diyelim hayata dostlar, eğer anlamı bu ise...
İstanbul’da,
bir küçük, bir yalnız, bir mahzun kız...
İstanbul’da,
Eminönü’nde,
bir küçük, bir yalnız, bir mahzun kız...
Saçları örgüsüz,dizlerinde yara izleri..
Yeni Camii’nin, soğuk, taş merdivenlerine oturmuş,
bakışları kanat seslerinde güvercinlerin,
burnunda gevrek simit kokuları...
Karnı aç,
belki de üç beş lokma ekmeğe muhtaç...
İstanbul’da,
Eminönü’nde,
bir küçük, bir yalnız, bir mahzun kız...
Yaslamış başını, ana kucağı özleminde,
soğuk, gri, sevimsiz korkuluklarına Galata’nın...
Denizi seyretmekte öylesine dalgın
ve türküsünü dinlemekte çığlık çığlığa martıların.
Bir kesif öksürük gezinir dudaklarında,
boğazında hırıltılar ,
hasta belli ki, zorca da soluk almakta...
Küçücük parmaklarında kir,
yüzünde hüzün,
zamanı çalmakta hayattan,ya da zaman onu çalmakta...
Kadıköy vapurunun arka güvertesinde,
bir küçük, bir esmer kız...
Öyle masum, öyle mazlum, öyle yalnız, öyle kederli...
Kendince şarkılar mırıldanmakta köpüklerine dalgaların...
Rüzgarla oynaşır zülüfleri,
kara gözleri alev alev ateş, yanmakta...
Ufuk çizgisinde bakışları,
gökyüzü ile denizi oralarda, kucaklaşmış, kardeş sanmakta...
Küçük bir kız,
yaşar gider keşmekeşinde şehrin...
Ter kokulu, köhne bir otobüsün, kirli arka camına dayamış alnını,
akıp giden kaldırım taşlarını sayıyor
ve kim bilir hangi küçücük dünyalarda dolaşıyor?...
Gölgeleri kalabalıkların, adım adım büyümekte düşüncelerinde,
kaplamakta karanlıklar küçücük hayatını, acımasız...
Yitik bir semtte, karanlık bir sokakta kayboluyor,
yırtık pabuçlarıyla sürükleyip peşi sıra çabucacık...
Ne bir şefkatli baba eli var saçlarını okşayan şüphesiz,
ne de bir ana kucağı, ayaz gecelerinde sığındığı sıcacık!...
Bilir misiniz,
fırtınalı gecelerdeki öfkesi rüzgarın,
onun çocuk yüreğindeki korkular nedeni ile yumuşar?
Deli deli esişler,
bu nedenle meltem serinliğine dönüşür gün doğumlarında?
Ve her ışıdığında gün,
hayatın her yeniden canlanışında,
kimsesizliklere uyanır da uykulu gözleri,
kara bakışlarında gezinir,
çiçeğe düşen çiğ misali bir iki damla yaş...
Ne zordur bilir misiniz, küçük bir yürekle, hayasız hayatla savaş?
Küçük bir kız İstanbul’da...
Yürür gider,
bakarım ardından öylesine, bahar sonrası serinlerinde üzgün...
Sıkışır kalbim, yaş dolar gözlerime,
tanımam, bilmem de, öylesine işte kaderine ağlarım...
Suskunluklar gezinir dudaklarımda, şiirim küser,
utanır duygularım...
Sönmüştür lambalar, karanlıktır sokakları,
yorgun bir Aralık akşamı, yağmalardadır bir üşüten hafif çise...
Perde!... diyelim hayata dostlar, eğer anlamı bu ise...
İstanbul’da,
bir küçük, bir yalnız, bir mahzun kız...
Marbling- ƒσяυм тυткυηυ
- Mesaj Sayısı : 1513
Yaş : 30
İtibar Gücü : 330
Puanlama : 61671
Kayıt tarihi : 30/01/09
Geri: İstanbulda Bir Küçük, Bir Yalnız, Bir Mahzun Kız...
Çok güzeL tasvir ediLmiş ..
Yorum da güzeL.
TeşekkürLer €bruM.
Yorum da güzeL.
TeşekkürLer €bruM.
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz