Sus Şimdi...ve GeL Susmayacaksan!!
1 sayfadaki 1 sayfası
Sus Şimdi...ve GeL Susmayacaksan!!
çok yavaş gel bana (!)
aynen bir karınca
kozasından çıkan bir tırtılın ilk yaprağa koşusu gibi
yavaş ve sessiz gel geleceksen
kalbe gürültülü düşüşlerden korkarım ben
onca ağırlığıyla düğümü gevşemiş bir salıncakta sallanıyorum
yavaş gel bana geleceksen..ama düşmeden daha!!
nice yeşil gözlerde kelebek uçurmuş bu gönül
ve mavisinde uçurtma
kara gözler kaçırmış uykularımı
kahverengisinde toprak şefkati aramış bulamamışım
su gibi gel geleceksen, sessiz
akışınla bu yüreğe serin mevsimler
bereketinle çorak yanlarıma başaklar taşı
ve gelme gideceksen
uğramadan değdir kollarını kıyılarıma çek git
ve gelme biteceksen!!
karanlıklara alışığım
hiçbir mum yolunu aydınlatmasın
bir yıldızı arkadaş koma saçlarına
dağınık, kör, ıslak ve bitkin gel geleceksen
azığını yollarda gece gözlü kedilere dağıt
geçmişini bastığın her kaldırım taşına anlat
sokakların en sahipsiz anlarında çık yola
çocukların ayak izlerini takip et
geç gel vakit gece yarısını biraz geçerken
üzerine giydiğin yıllanmış elbiseyi çıkarma
düşlerinle çıplak,
ellerinle titrek, yüreğinle sıcak gel geleceksen!!
hiçbir söz veremem sana
karnın bir dilime doyar ya da doymaz
bir zeytin tanesi, tek ekmek, su veya çay
bunları da bil geleceksen!
döngü, sol yanıma pervane
vakitsiz ötüşlerin yanılgısı değildir sana gel deyişim
kim görmüş ki kaf dağının ardını
ki kavuşmalara el uzatsın
sen kimseyi alma yanına geleceksen
ayak izlerini süpür kaldırımlardan
çöpçülerin gece vardiyası düşlerinde ses ver sokak lambama
tüm resimleri de yak (!) dönmeyeceksen
ben işte o geldiğin saatlerde
zamanı çekiştirip yaka paça
seni bekleyişlerimin rahmine akıtıp, yalnızlığımı
güzel yüzünün hürmetine hamile bırakmış olacağım
namluda bekleyen yağlı kurşun misali kapımı tıklamana tetik
eşiğe serili beyaz gömleği kaldırmayacağım
üzerine basışın, koca bir geçmişi ezişin olsa da
kaç adımda uzak düştüğün hasretimin
avuçlarına bıraktığı mesafeyi tek bir sarılışımla kapatacağım
yüzlerce dönüp durmuşluğumla düştüğüm
uykusuz gecelerin soğuk yatağını seninle ısıtacağım
bir geçmiş getirme bana
unuttuğum annemi hatırlatan
gelecek taşı (!) gözlerindeki ışıltıyla bana seni anımsatan
belki sigarayı bırakırım dudağım dudağına değdiği anda
kaypak bir sarhoşluktan uyanıp kadehleri kırarım!
ve belki ilk defa kahvaltı soframa
ikinci bir çay bardağı koyarım
iki yumurta, iki zeytin, iki çatal, iki sandalye!
ve ilk kez farklı bir el dürter beni kalk diye
beni uyandırmadan gel geleceksen
yoksa gelme bir gelip iki gideceksen!
aşım yalnızlığımla tuzlanmış biliyorum
doğrudur yanık türkülerde aradığım seni
ve rastlantı değildir saç telini doladığım
parmağıma helal kılışım yüzünü!!
belki de beline dolanacak kırmızı bir masumlukla
perçemini kaldırıp öpmekte de geç kaldım seni
olsun, kapansın üzerime senin girmediğin tüm kapılar!
dökülsün içimden matarası boş fakir duygular
kim bilir belki bir gün beni, yüreğim değil de iyi yazılmış şiirler anlar
sus şimdi../...ve gel susmayacaksan!!
aynen bir karınca
kozasından çıkan bir tırtılın ilk yaprağa koşusu gibi
yavaş ve sessiz gel geleceksen
kalbe gürültülü düşüşlerden korkarım ben
onca ağırlığıyla düğümü gevşemiş bir salıncakta sallanıyorum
yavaş gel bana geleceksen..ama düşmeden daha!!
nice yeşil gözlerde kelebek uçurmuş bu gönül
ve mavisinde uçurtma
kara gözler kaçırmış uykularımı
kahverengisinde toprak şefkati aramış bulamamışım
su gibi gel geleceksen, sessiz
akışınla bu yüreğe serin mevsimler
bereketinle çorak yanlarıma başaklar taşı
ve gelme gideceksen
uğramadan değdir kollarını kıyılarıma çek git
ve gelme biteceksen!!
karanlıklara alışığım
hiçbir mum yolunu aydınlatmasın
bir yıldızı arkadaş koma saçlarına
dağınık, kör, ıslak ve bitkin gel geleceksen
azığını yollarda gece gözlü kedilere dağıt
geçmişini bastığın her kaldırım taşına anlat
sokakların en sahipsiz anlarında çık yola
çocukların ayak izlerini takip et
geç gel vakit gece yarısını biraz geçerken
üzerine giydiğin yıllanmış elbiseyi çıkarma
düşlerinle çıplak,
ellerinle titrek, yüreğinle sıcak gel geleceksen!!
hiçbir söz veremem sana
karnın bir dilime doyar ya da doymaz
bir zeytin tanesi, tek ekmek, su veya çay
bunları da bil geleceksen!
döngü, sol yanıma pervane
vakitsiz ötüşlerin yanılgısı değildir sana gel deyişim
kim görmüş ki kaf dağının ardını
ki kavuşmalara el uzatsın
sen kimseyi alma yanına geleceksen
ayak izlerini süpür kaldırımlardan
çöpçülerin gece vardiyası düşlerinde ses ver sokak lambama
tüm resimleri de yak (!) dönmeyeceksen
ben işte o geldiğin saatlerde
zamanı çekiştirip yaka paça
seni bekleyişlerimin rahmine akıtıp, yalnızlığımı
güzel yüzünün hürmetine hamile bırakmış olacağım
namluda bekleyen yağlı kurşun misali kapımı tıklamana tetik
eşiğe serili beyaz gömleği kaldırmayacağım
üzerine basışın, koca bir geçmişi ezişin olsa da
kaç adımda uzak düştüğün hasretimin
avuçlarına bıraktığı mesafeyi tek bir sarılışımla kapatacağım
yüzlerce dönüp durmuşluğumla düştüğüm
uykusuz gecelerin soğuk yatağını seninle ısıtacağım
bir geçmiş getirme bana
unuttuğum annemi hatırlatan
gelecek taşı (!) gözlerindeki ışıltıyla bana seni anımsatan
belki sigarayı bırakırım dudağım dudağına değdiği anda
kaypak bir sarhoşluktan uyanıp kadehleri kırarım!
ve belki ilk defa kahvaltı soframa
ikinci bir çay bardağı koyarım
iki yumurta, iki zeytin, iki çatal, iki sandalye!
ve ilk kez farklı bir el dürter beni kalk diye
beni uyandırmadan gel geleceksen
yoksa gelme bir gelip iki gideceksen!
aşım yalnızlığımla tuzlanmış biliyorum
doğrudur yanık türkülerde aradığım seni
ve rastlantı değildir saç telini doladığım
parmağıma helal kılışım yüzünü!!
belki de beline dolanacak kırmızı bir masumlukla
perçemini kaldırıp öpmekte de geç kaldım seni
olsun, kapansın üzerime senin girmediğin tüm kapılar!
dökülsün içimden matarası boş fakir duygular
kim bilir belki bir gün beni, yüreğim değil de iyi yazılmış şiirler anlar
sus şimdi../...ve gel susmayacaksan!!
duyGu- вαηLαηdı!
- Mesaj Sayısı : 1994
Yaş : 30
İtibar Gücü : 326
Puanlama : 70044
Kayıt tarihi : 26/12/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz